ANKARA (AA) - Erkek bakış açısından kadının özgürleşmesini masaya yatıran, 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda "En İyi Film Ödülü"nü kazanan Mukadderat, 35. Ankara Film Festivali'nde de yarışıyor.

Yönetmenliğini Nadim Güç'ün yaptığı, oyuncu kadrosunda Nur Sürer, Aslıhan Gürbüz, Osman Sonant, Şerif Erol, Osman Alkaş, Sacide Taşaner ve Cem Zeynel Kılıç'ın yer aldığı filmde, eşini kaybetmesinin ardından yalnız kalma korkusuyla hemen yeniden evlenmek isteyen Sultan'ın hikayesi anlatılıyor.

Eş adayı ararken ticarete atılan, evini pansiyona çeviren, pazarda tezgah açarak erkeklerle mücadele eden Sultan, ilçedeki diğer kadınlara da ilham vererek onların bağımsızlaşmasına vesile oluyor.

İlk uzun metrajlı filminde ödüle kavuştu

Ankara Film Festivali dolayısıyla başkentte bulunan yönetmen Nadim Güç, "emekçi kadınlara" ithaf edilen Mukadderat filmine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Çırak olarak 45 yıl önce başladığı telkari sanatını yaşatmaya çalışıyor Çırak olarak 45 yıl önce başladığı telkari sanatını yaşatmaya çalışıyor

"Camdaki Kız" ve "Kadın" dizilerinin yönetmenliğini de yapan Güç, ilk uzun metrajlı filmiyle ödül almanın kendisi için önemine değindi.

Filmin görüntü yönetmeni Barış Işık ve senaristi Erdi Işık ile uyumlu çalışmalarının bu sonucu getirdiğini belirten Güç, "Uzun senelerdir çektiğim dizilerin arasında karın içinde açan bir çiçek gibiydi bu film. Ben çok mutluyum. Çünkü sinema yapmanın keyfini bu ilk işimde hissettim. Zorlama bir iş olmadı, hikayeyi dilediğim gibi anlattım." değerlendirmesinde bulundu.

Üniversite eğitimini Ankara'da almış bir öğrenci olarak Ankara Film Festivali'ni uzun senelerdir takip ettiğini anlatan Güç, "Bizim de filmimiz bir gün bu festivalde izlenir mi diye hep düşündüm ve bir gün burada olmamın, ilk filmi çekmemden daha da değerli olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

Nadim Güç, 29 Kasım'da vizyona girecek filminin yurt içi festival yolculuğunun Ankara Film Festivali ile tamamlanacağını ancak yurt dışında festivallere katılmaya devam edeceklerini söyledi.

"Çocukluğumdaki gerçeklik üzerinden kadın ve erkek profili çizdim"

Filmin senaristi Erdi Işık ise hikayenin geçtiği Kastamonu'nun Cide ilçesinde büyüdüğünü, Sultan karakterinin mücadele azmini yansıtmaya çalışırken annesini örnek aldığını, oyuncu olarak da Nur Sürer'i düşünerek senaryoyu yazdığını dile getirdi.

Senaryoyu yazarken gerçeğin peşinde olduğunu vurgulayan Işık, "Bugün kadın cinayetleri, kadın hakları ve farklı birçok kadın sorunu var, ben bunu Cide üzerinden anlattım. Orada yaşayan erkekler bunun sorun olduğunu düşünmüyor. Bildikleri, gelenek içinde öğrendikleri şey bu. Çocukluğumdaki gerçeklik üzerinden kadın ve erkek profilini çizdim." dedi

Annesinin 1990'larda Cide'de bakkal açtığını anlatan Işık, şöyle konuştu:

"Ben bir yaşındaydım, beni bakkalda büyüttü. Bu o dönem hem kendi ailesi hem Cide için büyük bir şeydi. 2000'li yıllarda pansiyona dönünce daha başka eleştiriler geldi. Annem 'Ben ev kadını olmayacağım.' diyor, 'Babamın önümde durduğu şeyleri, kocam karşı çıksa bile devam ettireceğim.' diyor. Bugün Cide'de pek çok pansiyon var ve çoğunun işletmecisi kadın. Onlar için öncü bir şey olduğunu düşünüyorum. Annem hala pansiyonculuğa devam ediyor." ifadesini kullandı.

"Severek ve kalpten hissederek oynadım"

Filmde Sultan'ın kızı "Reyhan"ı canlandıran Aslıhan Gürbüz de çok severek ve kalpten hissederek oynadığını dile getirdi.

Kadına bakış açısının olumlu yönde değişeceğine inancını vurgulayan Gürbüz, "Yeter ki naif bir şekilde yaklaşalım. Günümüzde her şey çok sert, şiddet de çok sert. Şiddetin karşısında bize verilen tepkiler de çok sert." şeklinde konuştu.

Gürbüz, Nur Sürer ile oynamanın harika bir deneyim olduğuna da değinerek, "Okul olsa öğrenemeyeceğimiz şeyleri Nur ablanın karşısında oynayarak öğrenmek paha biçilemez. Maddi bir ederi yok bunun." dedi.


Muhabir: Yasemin Kalyoncuoğlu

Kaynak: aa