Defne Harbiye'nin kuzeydoğusunda yer alan ve halkın "Dekuk" olarak bildiği şelale, hafriyat şirketlerinin dinamitleriyle yok edildi. Bu doğa katliamı, ancak yerel halkın yoğun tepkileri sonucu durdurulabildi.
2009'DAN BUGÜNE: DOĞANIN SESSİZ TALANI
Antakya’daki tahribat süreci, 2009 yılında AKP hükümetinin “orman vasfını yitirmiş arazi” uygulamalarıyla hız kazandı. Rant odaklı bu politikalar, halkın tüm itirazlarına rağmen durdurulamadı. Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan endemik bitkiler ve hayvanlar, taş ocaklarının genişlemesiyle yok olmaya yüz tuttu. Özellikle Defne Harbiye’nin doğal güzellikleri, bir bir hafriyat kamyonlarının izleri altında kalmaya başladı.
HARBİYE’NİN KIZIL ÇALILARI ARTIK YOK
Harbiye’de ekmek tandırlarında kullanılan ve halk arasında “zindiyan” olarak bilinen kızıl çalılar da bu tahribattan nasibini aldı. Yüzyıllar boyunca doğanın dengesini bozmadan toplanan bu bitki, artık eskisi kadar bulunmuyor. Eskiden suyu altın değerinde olan Dekuk Şelalesi, şimdi hafriyat kamyonlarının sesiyle yankılanıyor. Şelaleye ulaşmanın zorlaştığı bugünlerde, Harbiye’nin zengin doğal mirası kaybolmaya devam ediyor.
22 EYLÜL'DEKİ KAZA: İNSAN CANININ DEĞERİ
22 Eylül 2024'te, hafriyat şirketine ait bir kamyonun freninin boşalması sonucu Harbiye’de altı kişi yaralandı. Olayın yaşandığı saat, yoğun insan hareketliliğinin olduğu bir zamandı ve bu kaza, ağır tonajlı araçların yasak olmasına rağmen bu güzergâhı kullanmalarının tehlikesini bir kez daha gözler önüne serdi. Hafriyat şirketleri, insan hayatını hiçe sayarak sadece yakıt tasarrufunu önceliyor.
ANTAKYA’DA YIKIM BİTMİYOR
Deprem felaketinin üzerinden 20 ay geçmiş olmasına rağmen, Antakya’da yaşam mücadeleleri sürüyor. Yollar, su kaynakları, güvenlik önlemleri ve umut, her geçen gün biraz daha azalıyor. Büyükşehir Belediyesi'nin toplu taşımaya yeterli desteği sağlayamaması, halkın şehre olan güvenini zayıflatıyor ve sosyal belediyecilik anlayışının zayıflığını gözler önüne seriyor.
Antakya, suya erişimi olmayan, yolları tahrip edilmiş, güvenliğin sağlanamadığı ve halkın umudunu yitirdiği bir şehir haline geldi. Halk ise, bu yıkıntılar arasında hayatta kalma mücadelesi vermeye devam ediyor. Şehir üzerinde tepinme izni sadece binaları değil, umutları da paramparça ediyor.