Batı Sanat Galerisi'nde sergilenen "Yeniden Canlandırma" adlı enstalasyon, izleyicilere canlı orkestradan değil, ölmüş bir insan beyninden gelen müzikle unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Bir Beyin, Ölümden Sonra da Beste Yapabilir mi?
Lucier’in DNA’sı kullanılarak geliştirilen serebral organoid — halk arasında "mini beyin" diye bilinen yapay bir beyin dokusu — tıpkı gerçek bir beyin gibi elektriksel sinyaller üretiyor. Bu sinyaller, eserin bir parçası olan 20 bakır plaka ve hoparlör sistemine aktarılıyor ve böylece ortaya canlı bir müzik performansı çıkıyor.
Enstalasyonun yaratıcılarından sanatçı Nathan Thompson, “Bu eser, ölümün kesinliğini sorgulayan karanlık ama büyüleyici bir yolculuk,” diyerek çalışmanın felsefi derinliğine dikkat çekiyor.
Lucier, Hayattayken Katıldı
Projenin en çarpıcı yönlerinden biri de Lucier’in bu deneyin bir parçası olmayı kendi isteğiyle kabul etmiş olması. 1965'te EEG beyin dalgalarıyla müzik üretmeyi başaran ilk besteci olan Lucier, ölümünün ardından da bu alandaki öncülüğünü sürdürüyor.
Araştırma ekibi, bu çalışmayı “ölüm sonrası yaratım” olarak tanımlıyor. Lucier’in beyni yalnızca geçmişi değil, şimdiyle de etkileşim kurabiliyor: Ziyaretçilerin seslerine tepki veriyor, kendi ürettiği seslerle senfoniyi yeniden şekillendiriyor.
Sanat mı, Bilim mi? Yoksa Yeni Bir Yaşam Biçimi mi?
“Yeniden Canlandırma”, yalnızca bir sanat eseri değil; aynı zamanda biyoteknolojinin, etik sınırların ve insanlığın varoluşsal sorularının kesişim noktasında duran çarpıcı bir deneyim.