İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İsrail'in Gazze'deki katliamlarına karşı uluslararası kamuoyunu harekete geçirmede milli medyanın hayati bir görev üstlendiğini söyledi.

İletişim Başkanı Altun, Anadolu Ajansı tarafından düzenlenen "Muhabir: Dijital Dönemde Haberciliği Yeniden Düşünmek Forumu"na katıldı.

İlkokullarda yeni dönem! Artık karne verilmeyecek! İlkokullarda yeni dönem! Artık karne verilmeyecek!

Anadolu Ajansının son yıllarda yaptığı atılımlarla habercilik ve haber yayıncılığı sektörüne yön vermeye devam ettiği belirten Altun, "Alanında uzman birçok ismi bir araya getiren bu forumu ve bu forum kapsamında tanıtılacak olan 'Muhabir: Habercinin Temel Kitabı'nın yeni edisyonunu bu gayretlerin önemli örneklerinden biri olarak görüyorum. Muhabir kitabı, hem gazetecilik sektörünün hem de iletişim fakültelerinin öğrenci ve öğretim üyelerinin beklentilerini karşılamayı hedefleyen bir başucu kitabı." ifadelerini kullandı.

Güncel versiyonu ile yayımlanan "Muhabir" kitabının yıllardır süren bir çalışmanın ürünü olduğunu anımsatan Altun, "Esasında bu mühim eserin ortaya çıkmasında yıllar evvel benim de bir akademisyen olarak hasbelkader katkılarım olmuştu. Elbette o günden bugüne bu eser gazetecilik mesleğinin yeni ihtiyaçlarına ve meydan okumalarına göre gelişti, tekamül etti ve bu halini aldı. Hem bu kıymetli eserin hem de Dijital Dönemde Haberciliği Yeniden Düşünmek Forumu'nun, aynı zamanda Anadolu Ajansı ve Ankara Üniversitemiz arasındasında imzalanacak mutabakatın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum." diye konuştu.

Dünyadaki birçok köklü medya kuruluşunun, habercilik alanına yaptıkları yatırımları azaltmaya, sosyal medya kültürüne teslim olmaya başladığı vurgulayan Altun, şöyle devam etti:

"Bu bağlamda birçok Batılı köklü medya kuruluşunun bilgi kaynağı olarak büyük oranda sosyal medyayı almaya başladığını ve mecralarını veri haberciliği yerine, içerikleri hızla değişen birer ilan panosuna dönüştürdüğünü görüyoruz. Buna mukabil, şuna emin olunuz ki, bu süreç ülkemizin köklü medya kuruluşlarının direndiği, direnmeye çalıştığı bir süreçtir. Bugün, ülkemizin köklü medya kuruluşlarının geçmişten getirdikleri birikimlerini, kurumsal kapasitelerini günümüz medya ve habercilik sektörünün gereklerini karşılayacak yeniliklerle birleştirmek için ciddi gayret gösterdiklerine büyük bir memnuniyetle şahit oluyoruz.

Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere bu köklü medya kuruluşlarımız, bir yandan habercilik mesleğinin nitelikli örneklerini ortaya koyarken diğer taraftan dünyada, küresel vicdanın sözcülüğünü üstleniyorlar. Bakınız şimdi Muhabir kitabını konuşuyoruz. Çok kısa bir süre önce ise İsrail'in dünyanın gözü önünde gerçekleştirdiği Gazze Soykırımı'nı anlatan Kanıt ve Tanık kitaplarının tanıtımını, Kanıt Belgeseli'nin galasını gerçekleştirdik. Esas itibariyle bütün bunlar, Muhabir de Kanıt da Tanık da aynı hakikat ve adalet mücadelesinin bir ürünüdür. Birbirini bütünleyen bir çabanın, aynı mesleki kaygıların ve ahlaki değerlerin bir ürünüdür. Biri olmadan zira diğeri olmaz, eksik kalır."

"Uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, İsrail'in Gazze'de başlattığı soykırım operasyonunun başından beri iki kulvarda yoğun çaba sarf edildiğini hatırlatan Altun, "Birincisi İsrail'in saldırılarının bir an önce durdurulması ve bölgedeki insanı krizin sona ermesi için çabalıyoruz. İkincisi ise İsrail'in soykırım ve savaş suçlarının belgelenmesi ve cezalandırılması için uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyoruz." dedi.

Bu iki çabanın kesişim noktasında hakikatperver Türk medyasının çok hayati bir vazife üstlendiğini söylemenin boyun borcu olduğunu ifade eden Altun, şöyle devam etti:

"Gazze başta olmak üzere bölgesel ve küresel kriz coğrafyalarındaki habercilerimiz, vahşetin ve insani krizin tüm boyutları ile görünür kılınması için canları pahasına mesleklerini icra ediyorlar. Bir yandan dijital dönemde haberciliğin nasıl dönüştüğünü, dijital teknolojilerin habercilere sunduğu imkan ve meydan okumaları konuşurken öte yandan tam da şu anda Gazze'deki muhabirlerimizin internet ve telefona erişmenin neredeyse imkansız olduğu, hatta elektriğin bile olmadığı, hepsinden daha vahimi muhabir oldukları için kendilerinin ve ailelerinin stratejik hedef olarak konumlandırıldıkları bir sahada habercilik yaptıkları gerçeği ile karşı karşıyayız. Çok acı ama bir o kadar da çıplak bir gerçek bu."

Gazze'deki muhabirlerin geçtikleri her bir sivil katliam haberinin, her bir vahşet görüntüsünün bir yandan yürekleri paramparça etse de öte yandan onların İsrail'in savaş suçlarını kayıt altına aldıklarını söyleyen Altun,"Böylelikle küresel vicdan toplumunu da cesaretlendiriyorlar. Anadolu Ajansı, TRT ve diğer saygın ve köklü medya kuruluşlarımızın yaptığı bu nitelikli habercilik, gazetecilik mesleğine şeref katmanın yanında Türkiye'nin diplomatik çabalarına da destek oluyor. Emin olunuz ki daha önce Filistin'i bir devlet olarak tanımak konusunda isteksiz olan bazı devletler bugün Filistin'i tanıma kararı alıyorlarsa bunda Türkiye’nin diplomatik girişimleri yanında, yaşanan bu soykırım ve zulüm şartlarında mesleğini yapan muhabirlerimizin, habercilerimizin de payı vardır." diye konuştu.

Altun, "Habercilerimizin bireysel çabalarının etkisini arttıran temel yaklaşım ise Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliği ile ortaya konan Türkiye Yüzyılı vizyonunun iletişim alanındaki iz düşümü olan Türkiye İletişim Modeli'dir." dedi.

"Türkiye, adil bir barışın bir an önce tesis edilmesi için mücadele etmekte"

Habercilerin büyük bir mesleki aşk ve kahramanlıkla ortaya koyduğu çabalarını, Türkiye İletişim Modeli'nin hakikat mücadelesinin ve adil iletişim çağrısının vücut bulmuş hali olarak gördüklerini belirten Altun, şunları söyledi:

"Örneğin bir diğer sıcak çatışma alanı olan Rusya-Ukrayna Savaşı sahasına bakalım. Orada da benzer bir tablo ortaya çıktığını görebiliriz. Bilindiği gibi Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başından beri Türkiye, adil bir barışın bir an önce tesis edilmesi için mücadele etmekte, bunu da sahip olduğu hakkaniyetli yaklaşım nedeniyle savaşan her iki taraf nazarında sağladığı güven sayesinde sürdürebilmektedir. Ülkemizin diplomatik çabalarının ve hakkaniyetli yaklaşımının bir neticesi olarak güven unsuru haline gelmesi, Rusya-Ukrayna savaş sahasında görev yapan muhabirlerimizin mesleklerini icra ederek, hakkaniyetli ve adil haber akışını sağlamalarının da önünü açmıştır.

Savaşan tarafların ikisi tarafından da adil ve güvenilir bulunan muhabirlerimiz, başka hiçbir ülkenin medya kurumlarının giremediği sıcak çatışma hatlarına girebilmişler, oralardan bilgi, haber ve görüntü aktarmışlardır.
Sayın Cumhurbaşkanı'mızın her fırsatta gündeme getirdiği 'Daha Adil Bir Dünya' vizyonunun, küresel ve bölgesel kriz bölgelerinde, habercilik boyutuyla muhabirlerimiz tarafından örneklendiğini söylemek bir hakkın teslimidir aslında. Şüphesiz içinde yaşadığımız dijital dönemde haberciliğimizin kazandığı yeni anlamlar çatışma bölgeleri ve kriz alanlarıyla da sınırlı değil."

"Türkiye, küresel alanda gündem belirleyen bir ülke konumunda"

Köklü medya kuruluşlarının, habercilik alanında daha yapıcı ve pozitif gündemlerin takipçisi ve hatta inşacısı olabildiğini ifade eden Altun, "Örneğin bugün Türkiye, sadece daha adil bir dünya çağrısıyla değil aynı zamanda daha temiz bir çevre, yaşanabilir bir dünya çağrısıyla da küresel alanda gündem belirleyen, süreçlere liderlik eden bir ülke konumundadır." değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gayretleri ve eşi Emine Erdoğan'ın himayelerinde devam eden "Sıfır Atık Projesi"nin tüm dünyaya vizyoner bir liderlik örneği sunduğunu söyleyen Fahrettin Altun, "Ülkemizin medya organlarının ve haber kuruluşlarının bu yapıcı vizyonu paylaştığını, dijital dönüşümün imkanlarını kullanarak çevre ve sıfır atık konularını küresel alanda gündemde tutmak için yoğun çaba gösterdiklerini görmek mutluluk vericidir. Bugün Anadolu Ajansı tarafından hayata geçirilen 'Yeşil Hat' bu bağlamda bir küresel habercilik başarısıdır. Ve bu başarı sürecinde kuşkusuz büyük veriden, yapay zekadan ve dijital haberciliğin yeni imkanlarından başarılı şekilde yararlanılmasının payı büyüktür." ifadelerini kullandı.

Teknolojik gelişmelerle genelde medya sektörünün özelde ise haberciliğin dönüşümü arasında oldukça kuvvetli bir ilişki olduğuna işaret eden Altun, şunları kaydetti:

"Elbette teknolojik gelişmeler her dönemde habercilere büyük kolaylıklar sunar. Yeni teknolojik gelişmeler haberin üretiminde ve dağıtımında çeşitli imkanlar sağlar. Öte yandan bu teknolojik gelişmeler haberlerin tüketim süreçlerini de köklü şekillerde etkiler. Günümüz medya ekosistemi medya alanına dahil olan toplumsal aktörlerin hem üretici hem tüketici konumuna getirebilmekte, haberin nesnesi ve öznesi arasındaki sınır çizgisi ortadan kalkabilmektedir. Bu da haliyle karşımıza bir enformasyon bolluğunu, enformasyon bombardımanını çıkarmaktadır. Keşke, sadece enformasyon bombardımanı olsa değil mi?

Evet, günümüz dijital medya ekosistemi içinde haberin üreticileri de, tüketicileri de, kamu otoriteleri de, vatandaşlar da bir başka büyük sorunla, dezenformasyon sorunuyla yüzleşmek zorunda kalmaktadır. Bugünün medya-iletişim ekosistemi içinde hepimiz ağır bir dezenformasyon bombardımanına maruz kalıyoruz ne yazık ki. Elbette haber kaynaklarının belirsizleşmesi, merkezsizleşmesi de bu süreci derinleştirmekte, medya kuruluşlarına, enformasyona olan güven de erozyona uğramaktadır. Çağımız adeta bir dezenformasyon çağıdır.
Ve bu çağda köklü medya kuruluşlarına çok iş düşmektedir."

"Doğru habercilik kıymetli, nitelikli ve emek ürünüdür"

Köklü medya kuruluşlarının kamuoyunda enformasyona olan güveni yeniden kazanmak ve hakikat nöbeti tutmaya devam etmek gibi önemli vazifeleri bulunduğunu söyleyen Altun, "Unutmayalım, dezenformasyon tabiatı gereği ucuz ve kalitesizdir. Doğru habercilik ise kıymetli, nitelikli ve emek ürünüdür. Doğru habercilik, dezenformasyonla mücadelenin de en büyük silahıdır." dedi.

Her ne olursa olsun yeni teknolojik gelişmeler karşısında cesur, bu süreçlerin nesnesi değil öznesi olunmasını vurgulayan Altun, sorun alanlarına rağmen dijitalleşmenin önemli imkanlar ve fırsat alanları da sunduğunu söyledi.

"Ulaştığımız bir bilgiyi, enformasyonu veya görseli, kısa süre içinde dünyanın her noktasına anlık ulaştırma imkanına sahibiz" diyen Altun, "Bu imkanlar sayesinde de Gazze'de İsrail'in yürüttüğü soykırımı bütün dünyanın gözleri önüne getirme imkanına sahip olduk. Muhabirlerimizin gayretleriyle, çektikleri görsellerle tüm dünyayı doğru bilgiyle teçhiz etme imkanı bulduk. Bugün bu medya ekosistem içerisinde yerel bir haber bile anında küresel bir etki ve farkındalık meydana getirebiliyor. Haberler artık video, ses, infografikler, animasyonlar, artırılmış gerçeklik ve podcast gibi farklı formatlarda sunulabiliyor. Yine veri gazeteciliği, dijital çağın sunduğu en önemli fırsatlardan biri." ifadelerini kullandı.

Büyük veri setlerini analiz ederek, daha önce gözden kaçan eğilim veya ilişkileri ortaya çıkarmanın bugün mümkün hale geldiğini hatırlatan Altun, "Bir başka gerçek daha var önümüzde, o da bugün artık küresel alanda iddialı bir Türkiye olduğu gerçeğidir. Bugün artık küresel alanda var olan, liderlik potansiyeli taşıyan güçlü bir Türkiye var. Ve bu Türkiye her alanda önce tüketici değil önce üretici olmayı esas alan bir vizyonu paylaşmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliği bu vizyonu kurumsallaştırmıştır. Bu yeni medya teknolojileri için de geçerlidir. Elbette bizlere kamu tarafında düşen görevler olduğu gibi bu bağlamda özel sektörümüze, üniversitelerimize de büyük görevler düşmektedir." diye konuştu.

"Gazetecilik, hakikate tercüman olmaktır"

İletişim ve medya alanında teknolojiler ve markaların üretilmesi için bir seferberlik başlatılması gerektiğini vurgulayan Altun, "Bu gayretle çalışıyoruz. Anadolu Ajansımızın yapay zeka alanında geliştirmek için gayret sarf ettiği teknolojiyi bu bağlamda önemsiyoruz. Medya ve teknoloji alanında kendi markalarımızı üretmenin büyük ve güçlü Türkiye için büyük bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum." dedi.

Gazetecilik mesleğinde teknik ve teknolojik yeniliklere karşın halen bir kaidenin değişmeden durduğuna inandığını söyleyen Fahrettin Altun, şunları kaydetti:

"Gazetecilik her şeyden önce hakikatin peşinden gitmek, bir hakikat mücadelesi vermektedir. Gerçeği keşfetmek, doğruya ulaşmaktır. Gazetecilik, hakikate tercüman olmaktır. Habercilik, her zaman olduğu gibi halkı aydınlatma, kamu yararını gözetme, kamuoyu oluşmasına aracılık etme gibi temel görevlerini sürdürmelidir. İnsan unsuru iletişim ve medya alanının temeli olarak her zaman var olacaktır. Charles Dickens'ın dediği gibi 'Kitlesel iletişim, ruhuyla başka bir kişiyi cesur ve dürüst olmaya teşvik eden birinin yüzünün yerini asla alamaz.' Teknoloji her ne olursa olsun her neyi başarırsa başarsın insan olmayı başaramaz. Daha iyi haber yapmak için dijital teknolojilerin imkanlarından daha fazla faydalanacağız. Ama daha iyi haberlerle daha fazla insanı cesur ve dürüst olmaya teşvik edeceğiz." AA

Editör: Haber Merkezi