İSTANBUL (AA) - Karabekir, 23 Temmuz 1882'de İstanbul Kocamustafapaşa'da dünyaya geldi. Okul hayatına babasının görevi sırasında doğu illerindeki mahalle mekteplerinde başlayan Karabekir, daha sonra Fatih Askeri Rüşdiyesi ve Kuleli Askeri İdadisi'nden mezun oldu.

Harbiye Mektebi'ni "piyade teğmeni" rütbesiyle sınıf birincisi olarak bitiren Karabekir, 1905'te Erkan-ı Harbiye'den yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.

İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Rumeli'de teşkilatlanmasında önemli rol oynayan Karabekir, II. Meşrutiyet'in ilanının ardından Edirne'deki 3. Ordu Komutanlığı'na atandı, 1909'da 31 Mart Ayaklanması'nın bastırılmasında görev aldı.

Karabekir, 1912'de binbaşı rütbesine yükseldi, Balkan Savaşları döneminde Trakya Sınır Komiseri olarak önemli görevler yaptı ve Çanakkale Savaşı'nın başlaması üzerine cepheye gönderildi.

I. Dünya Savaşı'na kaymakam (yarbay) rütbesiyle katılan Karabekir, Kerevizdere'de Fransızlara karşı kazandığı başarı üzerine albaylığa terfi etti. 1916'da Kut'ül-Amare'yi kuşatan 18. Kolordu Komutanlığı'na getirildi, daha sonra Kafkas Cephesi'nde kolordu komutanlığına tayin edildi.

Ateşkesin ardından 1919'da Erzurum'da 15. Kolordu Komutanlığı'na getirilen Karabekir, Erzurum Kongresi'ni toplamak için bölgeye gelen Mustafa Kemal Paşa'ya destek sağlamaya devam etti ve Kurtuluş Savaşı boyunca Doğu Cephesi Komutanlığı yaptı.

Rusya ile Kars Antlaşması görüşmelerini yaptı

Ermeni ordusunu bozguna uğratan, Rus Sovyet Sosyalist Federe Cumhuriyeti ile Kars Antlaşması görüşmelerini yürüten ve daha sonra I. Ordu Müfettişliğine tayin edilen Karabekir, ardından milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi.

Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar ile 27 Kasım 1924'te Cumhuriyet'in ilk muhalefet partisi Terrakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurup genel başkanı oldu.

Partisi, Şeyh Sait İsyanı nedeniyle 3 Haziran 1925'te kapatıldı. Karabekir, 22 Haziran 1926'da İzmir'de Mustafa Kemal'e düzenlenen suikasttan haberdar olduğu halde bildirmediği iddiasıyla tutuklandı ve İstiklal Mahkemesi'nde idamla yargılandı ancak mahkeme heyetinin oy birliğiyle beraat etti.

Karabekir, 5 Aralık 1927'den 1938'e kadar Erenköy'deki, bugün müze olan köşkünde inzivaya çekildi. 31 Aralık 1938'de İstanbul milletvekili olan Karabekir, 23 Temmuz 1946'da TBMM Başkanı seçildi.

26 Ocak 1948'de Ankara'da vefat eden Karabekir, önce Hava Şehitleri Mezarlığı'na defnedildi, ardından 30 Ağustos 1988'de Atatürk Orman Çiftliği'nde oluşturulan Devlet Mezarlığı'na nakledildi.

Hatıratını da yazan Karabekir, aralarında "Birinci Cihan Harbi", "İstiklal Harbimiz", "İzmir Suikastı", "Çocuklara Öğütler", "Hayatım", "İttihat ve Terrakki Cemiyeti 1896-1909", "Ermeni Dosyası", "İngiltere, İtalya ve Habeş Harbi", "Çocuk, Davamız", "İstiklal Harbimizin Esasları", "Sanayi Projelerimiz", "İktisat Esaslarımız", "İstiklal Harbimizde İttihad Terrakki ve Enver Paşa", "İtalya ve Habeş", "Sarıkamış-Kars ve Ötesi" ve "Erzincan ve Erzurum'un Kurtuluşu" olan 17 eser kaleme aldı.

"Şark Fatihi"

Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir Yıldıran, Erenköy'de müze olarak faaliyet gösteren köşkte AA muhabirine, babasının yaşam mücadelesini anlattı.

Karabekir'in babasının da Kırım Savaşı'na katılmış madalyalı bir asker olduğunu belirten Yıldıran, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Babam, çok küçük yaşında babasının görevi nedeniyle Van, Harput ve yurt içinde birtakım yerlere gidiyor. Babasının görevi Mekke'de vali muavini olarak değişince aile Mekke'ye göçüyor. Burada çok iyi Arapça öğreniyor. 11 yaşındayken kolera salgınında babasını kaybediyor. İstanbul'a döndükten sonra 15 yaşında küçük bir çocukken, Fatih Askeri Rüşdiyesi'ne başlıyor. Burası, Kazım Karabekir'in hayatında askerliğin bir başlangıcı oluyor."

Yıldıran, Rusya'nın Kars'ı işgali sırasında Karabekir'in Kuleli Askeri Lisesi 2. sınıf öğrencisi olduğunu ve daha o dönemde Kars'ı işgalden kurtarmayı kafasına koyduğunu, 2 kez bunu gerçekleştirmeyi başardığını söyledi.

Karabekir'in Edirne savunmasında bir süre esaret hayatı yaşadığını dile getiren Yıldıran, şöyle konuştu:

"Daha sonra Karabekir'i yarbay rütbesinde Çanakkale'de görüyoruz. Çanakkale'de Kerevizdere mevkisinde Fransızlarla çarpışıyor. Sonra Kut'ül-Amare, Irak Cephesi ve orada albaylığa yükseliyor. Daha sonra yurdumuzun doğusunda 'Şark Fatihi', 'Yetimler Babası' unvanını kazandığı döneme geliyoruz. Kazım Karabekir, I. Dünya Savaşı sonunda Erzincan'ı, Erzurum'u, Kars'ı aldığı zaman henüz albaydır. Doğuda kendi çizdiği bir harita var, kurtardığı yerleri gösteriyor."

Doğu Anadolu'daki vatan mücadelesi sırasında yaşanan acılara dikkati çeken Yıldıran, Karabekir'in "Allah benim gözümün gördüklerini dünyada başka bir göze göstermesin." sözünü hatırlattı.

Kazım Karabekir'in "Hür öl, esir yaşama" sözünü de anımsatan Yıldıran, Karabekir'in Kars'ı kurtardıktan sonra generalliğe yükseldiğini, daha sonra Ermenilerin Nahçıvan'daki zulmüne karşı mücadele verdiğini ve burada Nahçıvanlı şair Hüseyin Cavit Bey ile dost olduğunu anlattı.

Mondros Ateşkes Antlaşması'nın ardından babasının da İstanbul'a çağrıldığını belirten Yıldıran, şöyle konuştu:

"Bütün komutanlarımız İstanbul'a gidiyorlar. Mustafa Kemal ufak bir kulak ameliyatı geçirmiş. Diğer paşalar da İstanbul'da ve hepsi Mustafa Kemal Paşa'yı ziyarete gidiyorlar. Kazım Karabekir de gidiyor ve 'Paşam ben Erzurum'a, 15. Kolordu'ya geri dönüyorum. İstanbul'da kalmakla hiçbir şey yapamayız. Kurtuluşun anahtarı doğudadır. Doğuya gel, seni bütün kolordumla destekleyeceğim' diyor. Mustafa Kemal Paşa, 'İyi olur olmaz sizinle mülaki olacağım' cevabını veriyor. Karabekir vedalaştıktan sonra, Erzurum'a gitmek için deniz yoluyla Trabzon'a çıkıyor. 19 Nisan 1919'dan, yani Mustafa Kemal Paşa'dan 1 ay önce Kazım Karabekir Trabzon'a çıkıyor."

Mustafa Kemal Paşa'nın tutuklanması emrini yerine getirmedi

Timsal Karabekir Yıldıran, Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçtikten sonra İngilizlerin baskısıyla tutuklanması emrinin Kazım Karabekir'e de iletildiğini ancak Karabekir'in bu emri yerine getirmediğini ve "Paşam dün olduğu gibi bütün kolordumla emrinizdeyim. Sizi koruması için bir bölük süvari getirdim" dediğini, ikisinin gözyaşlarıyla birbirlerine sarıldıklarını anlattı.

Yıldıran, "Artık Cumhuriyet'e giden yolda hiç kimse Türk milletini durduramayacak. İşte o gün o konakta Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli atılmıştır. O gün o konakta İstiklal Harbimiz başlamış, kazanılmıştır." değerlendirmesini yaptı.

Gazze Şeridi sakinleri, yerel saatle 07.00'dan itibaren güneyden kuzeye geçebilecek Gazze Şeridi sakinleri, yerel saatle 07.00'dan itibaren güneyden kuzeye geçebilecek

Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi'nin ardından Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açıldığını hatırlatan Yıldıran, Cumhuriyet döneminde babasının arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın 8 ay ayakta kalabildiğini, Şeyh Sait İsyanı bahane gösterilerek bu partinin kapatıldığını kaydetti.

Yıldıran, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kuranların Mustafa Kemal Paşa'ya suikast girişimiyle irtibatlandırılmaya çalışıldığını ve babası dahil bütün paşaların "Aliler Divanı" denilen İstiklal Mahkemesi'nde idamla yargılandıklarını ancak Mustafa Kemal'in "Paşaları beraat ettirin" demesiyle serbest kaldıklarını söyledi.

Bu olayın ardından Karabekir ve arkadaşlarının evlerinde tutuklu gibi yaşamaya başladıklarını vurgulayan Yıldıran, şöyle devam etti:

"Dolmabahçe Sarayı'nda Dil Kurultayı yapılırken Atatürk, Ali Fuat Cebesoy'a diyor ki 'Kazım'ı getir, hem görüşmek istiyorum hem de fikirlerinden istifade edelim.' Babam da kalkıp gidiyor. Fakat birtakım insanlar komutanların barışmasını istemiyorlar. Önlerinde birtakım etten duvar. Göz göze gelemiyorlar, babam ayrılıyor. Daha sonra Atatürk hastalanıyor. Sarayda, komaya girmeden önce etrafındakilere diyor ki 'Çağırın Kazım'ı helalleşmek istiyorum.' Haber vermiyorlar. Ablalarım babama, 'Bilseydin gider miydin' diye soruyorlar. Babam, 'Tabii giderdim, o Mustafa Kemal'dir, gel dediği zaman gidilir' diyor. Son anlarında eğer barışmış olsalar gene etle tırnak gibi birbirleriyle beraber olacak, vatana beraber hizmet edeceklerdi."

Timsal Karabekir Yıldıran, Atatürk'ün ölümü ve İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanı olmasının ardından babasının ve arkadaşlarının tekrar Meclis'e girdiğini, 1939'dan 1948'e kadar İstanbul milletvekili olduğunu ve Meclis Başkanlığı yaptığını kaydetti.

"Yetimler babası"

Kazım Karabekir'in 1924'te evlendiğini, 1927'de ikiz kızları olduğunu, 14 yıl sonra da kendisinin doğduğunu anlatan Yıldıran, doğudaki savaşta yetim kalan 6 binden fazla çocuğa sahip çıkması nedeniyle Karabekir'in "yetimler babası" olarak anıldığını belirtti.

Babasını her zaman çocuklara hizmet ederken gördüğünü vurgulayan Yıldıran, onun vatan ve çocuk sevgisini şöyle anlattı:

"Binlerce evladı olan bir komutan. Ne kadar şehit vermişsek, o şehitlerin evlatları Kazım Karabekir'in has evlatları. O çocuklara şiirler yazmış. Yazdığı Sanayi Marşı şöyle biter, 'İşte hayat işte emel/Vatan için sağlam temel.' İkiz çocukları doğunca isimlerini Hayat ve Emel koymuş. Ben erkek olsaymışım adımı Temel koyacakmış, kız olunca 'Timsalim, örneğim olsun' demiş."

Babasının 1946'da evlerinin bahçesine kendisi için anaokulu açtığını da belirten Yıldıran, burayı "baba okulu" olarak niteledi.

Babasından Allah'a iman, Allah'ın bütün yarattıklarına sevgi ve saygı, her an ilimle ileriye bakmak gibi değerler öğrendiğini söyleyen Yıldıran, "7 yaşını bitirdiğim 26 Ocak'ta babam vefat etti. Ankara'dayız, ailenin üzerine bir felaket çökmüştü. Babam tüm çocuklarına, 'Öğütlerim' diye kitaplar yazmış. O kitapların içinde ziyarete nasıl gideceksin, ne kadar kalacaksın, hasta ziyaretinde ne kadar kalınır, giderken ne yapabilirsin gibi konular var. Özellikle diyor ki 'Çok büyük acılarda bağırarak, çağırarak, etrafı rahatsız etmeyin. Acınızı içinize gömün, Allah'a teslim olun.' Bu bize babamız tarafından verilen öğüttü." şeklinde konuştu.


Muhabir: Hamdi Dindirek

Kaynak: aa