İsrail'in 7 Ekim 2023'ta Gazze Şeridi'ne başlattığı, binlerce can kaybı ve yaralanmanın yanı sıra yıkıma yol açan saldırıları devam ederken işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de Filistinlilere yönelik gözaltı, baskın ve saldırılarda artış yaşanıyor.
Gazze ve Batı Şeria'nın yanı sıra Hizbullah'la 8 Ekim 2023'ten beri kontrollü çatışmalara devam eden İsrail ordusu, 23 Eylül'de Lübnan'ın güney kentlerinin yanı sıra Bekaa ve Baalbek bölgelerine yüzlerce hava saldırısı düzenledi.
Sınırı aşan ve hızla tırmanan saldırılar kapsamında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail ordusunun 27 Eylül'de Beyrut'a düzenlediği hava saldırılarında öldürüldü.
Hizbullah’ın kullandığı iletişim cihazlarının patlatıldığı 17 Eylül'den beri 104'ü çocuk ve 194'ü kadın olmak üzere toplam 1273 kişinin öldüğü saldırılar ayrıca ülke içerisinde yüz binlerce kişiyi yerinden etti.
Ülkenin güney kesimlerinden başkent Beyrut ve kuzeye göç dalgası devam ederken, Suriye'ye 10 binlerce kişinin göç ettiği belirtiliyor.
Ürdün'ün haritadaki yeri ülke için risk oluşturuyor
El-Hüseyin bin Talal Devlet Üniversitesi Medya ve Stratejik Araştırmalar Bölümü Başkanı İsa Şelebi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "İsrail'in Lübnan'a karşı savaşının genişlemesi, Ürdün'ü doğrudan ve belki de Gazze Şeridi'ndeki mevcut saldırılar ile 2006'daki Lübnan'a karşı savaştan daha çok etkileyecektir." dedi.
Daha önce benzer bir durumun yaşandığına işaret eden Şelebi, Ürdün'ün 2006 savaşında Lübnan'dan göç dalgası beklediğini, çok sayıda kişinin geldiğini ve savaştan sonra yeniden Lübnan'a döndüklerini hatırlattı.
Şelebi, bunun Lübnan'dan Ürdün'e ikinci göç dalgası olduğunu daha önce de Lübnan iç savaşı (1975-1990) sırasında bir göç dalgasının yaşandığını ifade etti.
Ürdünlü akademisyen, bu durumun kısıtlı imkanlar ve kaynaklar nedeniyle ülke üzerinde ciddi bir baskıya neden olduğunu söyledi.
"Bu sefer mesele göç değil"
Ancak bu sefer Ürdün'ün Lübnan'daki olası bir savaşla ilgili endişelerinin "göç" üzerinde yoğunlaşmadığına dikkati çeken Şelebi, savaşın Orta Doğu'da çatışmanın yayılmasına yol açabileceğini, bunun Irak, İran, Suriye, Lübnan ve Filistin'den Hizbullah yanlılarının Ürdün sınırından ülkeye girebileceği anlamına geldiğini kaydetti.
Şelebi, "Bu durum, tüm tarafların insansız hava aracı (İHA), füze gibi sahip olduğu tüm silahları kullanmasına yol açacak. Ürdün'ün coğrafi konum olarak ortada yer alması ciddi bir tehlike oluşturuyor. Bu ülke semalarının çatışma sahası olacağı anlamına geliyor. Bu da ülkeye durduk yere siyasi, güvenlik, askeri ve sosyal yük ve külfet yükleyecek." ifadelerini kullandı.
Sıcak dosyalar
İsrail'in beklenen senaryosunu büyük bir askeri darbeyle hayata geçirmesi durumunda Lübnan'ın da buna karşılık vereceği, Hizbullah'la ortak olan ikinci tarafların da devreye gireceği anlamına geldiğini ifade eden Şelebi, bu durumda ülkesi için endişelerin artacağını vurguladı.
Bunun Kızıldeniz ve Akdeniz'de seyrüsefer, petrol akışı, güvenliği, fiyatları ve halkın yaşamı üzerinde etkisi olacağını aktaran Şelebi, bir yanda ABD ve müttefiki İsrail ile bir yanda İran ve destelediği taraflar arasında doğrudan çatışma olasılıkları bulunduğuna dikkati çekti.
Şelebi ayrıca, İsrail askerleri ve gaspçı İsraillilerin, Batı Şeria'daki günlük olarak işlediği suçlar, İsrail'in birden fazla cephede çatışmalara dahil olması ve bu çatışmaların bölgesel savaş ihtimallerini katlamasının Ürdün'ü etkileyebilecek meselelerden olduğuna işaret etti.
Savaşın genişlemesi tüm bölgeyi etkileyecek
Ürdünlü kadın yazar ve siyasi analist Revan Süleyman el-Hayyari, "Lübnan'a yönelik savaşın genişletilmesinin tüm bölge üzerinde etkileri olacak." dedi.
Lübnan'ın İsrail ve İran çatışması için doğrudan bir hat oluşturduğunu söyleyen Hayyari, "Hassan Nasrallah'a düzenlenen suikasta askeri bir yanıt verilmesi beklendiğinden, herhangi bir askeri gerilimin bölgede krizlerin alevlenmesine yol açabileceğini" belirtti.
"Bölgedeki varlık ve nüfuz mücadelesi askeri tırmanışa doğru gidiyor. Bölgede net bir projesi olan İsrail, askeri gücüyle Hizbullah'ın sınırlarındaki nüfuzunu kırmaya çalışıyor ve bu sayede Tahran'a mesajlar veriyor." ifadelerini kullanan Hayyari, "savaşın genişlemesi kaos çemberini genişleteceğini, güvenlik ve siyaset açısından daha karmaşık bir ortam yaratacağını" sözlerine ekledi.
Hayyari, "Lübnan'daki çatışmanın tırmanması, bölge ülkelerinin bir yandan iç istikrarlarını, diğer yandan uluslararası ve bölgesel çıkarlarını korumaları yönündeki baskıyı artıracak." diye konuştu.
Ekonomik etkiler
Hayyari'ye göre bölgedeki mevcut çatışmaların sadece güvenlik ve siyaset üzerinde yansımaları olmayacak, aynı zamanda ekonomik ve ticari açıdan da doğrudan ve dolaylı etkileri olacak.
Ürdünlü siyasi analist çatışma ülkelerindeki karışıklığın radikal oluşumlar ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi bölge ülkelerini tehdit eden unsurların da gelişmesine neden olacağını düşünüyor.
Ürdün'ün genişleyen çatışmanın etkilerinden kaçınmak için gelecekteki önlemlerine değinen Hayyari, "Amman, doğrudan çatışmaya sürüklenmeyi ve bölgesel çatışmalara girmeyi önlemek için temkinli ve dengeli bir dış politika benimsiyor." diye konuştu.
Hayyari ayrıca Ürdün'ün "7 Ekim olaylarının patlak vermesinden bu yana siyasi ve diplomatik çabalar yoluyla diplomatik çözümlere ve gerilimi yatıştırmaya yönelik uluslararası çabaları desteklemeye odaklandığını" belirtti.