Sanatçı Çağla Köseoğlu, Hatay Akademi Senfoni Orkestrasının çağrısıyla depremzedelerle dayanışmak için Antakya’ya gelen sanatçılardan. Köseoğlu, depremin enkaza çevirdiği kentte, yıkıntılar arasında duvarlara çizim yapıyor.

“Antakya benim için ayrı bir yerdeydi, sadece doğduğum yer değil yaşadığımı hissettiğim bir kentti” diyen Köseoğlu, uzun süredir Antakya için ne yapabileceği üzerine düşündüğünü söyledi. Köseoğlu, Hatay Akademi Senfoni Orkestrasının ve Onur Bolat’ın (Hikmeti Tabiyeci) çağrılarını görünce umut ve yaşama tutunma isteğine bir şekilde renk katmak istediğini belirtiyor. Amacının oradaki insanların rengine dahil olmak olduğunu aktaran Köseoğlu, “Boyamaya başlayınca duramadım. Bunu hem kente olan gönül borcum hem kendim için yapmaya başladım. İyileştiğimi hissediyorum çizim yaparken. Bir arkadaşım bir fotoğraf göstermişti, yıkıntılar arasında ayçiçekleri… Boyama yaptığımız yerde yıkıntılar arasında bir anda onu görmek hepimize iyi gelir diye düşündüm ve öyle başlamış oldum aslında. Zaten buralıyım; kendime, buraya bir borcum var diyerek duvar boyamaları bittikten sonra da devam ettim” ifadelerini kullandı.

"TÜM ŞEHRİ BOYA" DİYORLAR

Yıllardır dikkat çekilmeyen şehirleşme ve yapılaşma süreciyle ortaya çıkan dönüşüme dikkat çeken Köseoğlu, “Buradaki zeytinlikler, 200 yıllık ağaçların olduğu köyler bir anda şehirleşmeye başladı, hızlı bir yapılaşma oldu son 15-20 yıllık süreçte. Burası kocaman bir ova. Buralar yüksek katlı, süslü süslü, lüks denebilecek binalarla doldu. Daha pencere bantları sökülmemiş binalar insanlara mezar oldu. Bu unutulacak bir şey değil, alışılacak hiç değil. Rönesans Rezidans’ın olduğu mahallede yaşıyorum, 'cennetten bir köşe' diye pazarlanan Rönesans, insanlara kocaman bir mezar oldu. Çevresindeki bütün binalar çöktü, koca bir mezarlık” dedi.

Üzerinden 74 yıl geçti Üzerinden 74 yıl geçti

Günebakan resimlerini yıkılan binaların arasına yapan Köseoğlu, bunu ölen tüm insanlar için, oradan geçerken sevdiklerini düşünen insanlara biraz umut olsun diye yaptığını belirtiyor. Boyama yaparken gelip dertleşenlerin, “Düzelir mi?” diye soranların, “Tüm şehri boya kızım” diyenlerin olduğunu anlatıyor. Paylaştığı fotoğraflardan sonra, “Benim evimin duvarına yapmışsın, eline sağlık çok mutlu olduk” denildiğinde kendisinin de mutlu olduğunu belirten Köseoğlu, “Bir fotoğraf var orkestradan Ayşegül çekmişti, onu ekran görüntüsü yapan bir arkadaş, ‘Zor bir süreçten geçerken içimdeki çiçekleri soldurmamam gerektiğini hatırlıyorum’ demiş” ifadelerini ekledi.

İHMALLER SONUCU BİR ÇÖKÜŞ: ÖFKELENMELİYİZ

Yaşatılan çöküşü “trajik bir olay” yerine ihmaller sonucu bir yıkım olarak hatırlamak gerektiğini vurgulayan Köseoğlu, “Bu çöküşün izlerini uzun vadede göreceğiz, duyduklarımız hikaye gibi geliyor ama yaşananlar çok büyük bir trajedi ve tamamen ihmal. Bunu sadece trajik bir olay olarak hatırlayamayız, öfkelenmeliyiz de. Bu binalara beton testi nasıl yapılmadı, temel denetimi neden yapılmadı, kat izinleri nasıl verildi?”dedi.

Her şeye rağmen umudunu yitirmeyen insanların olduğuna da dikkat çekmek isteyen Köseoğlu, “Tüm bunlara rağmen gülümseyen, umutlanan ve Hatay’ı terk etmeyen insanlara hem selam vermek hem de birinci yılında Hatay’ı tekrar hatırlamak gerekiyor. Bakın birinci yıl doluyor ve hâlâ kayıplar var. Ölü sayılacak bu insanlar. Kimsesi kalmayan, uzuvlarını kaybedenler var ve nerede olduğu bilinmeyen insanlar…” dedi. Haber Bülteni

Editör: Haber Merkezi