Baharın iki yüzü vardır bize hep göstereceği... yada bizim hangisini görmek istediğimize bağlı olarak kendini gösteren yüzleri... ilk ile başlayıp son diye nitelendiren zaman zaman neşe mutluluk umut aşılayan zaman zaman da hüzün hazan umutsuzluğa sebep teşkil eden yüzleri... oysa tek başına bile bir cümlenin yerini tutabilecek kudrete sahip bir kelimedir bahar...
Ağaçların çiçek açması ilk baharın müjdeleyicisi olarak görülürken ağaçların yaprak dökmesi de son baharın tanımıydı bizler için... Yapraklar sararmış, kurumuş yada dökülmüş bunlar sadece olması gereken geçişlerdir doğanın döngüsünde yada takvimin sayfalarında hepsi bu. Peki, baharın yüreğimizi ısıtan sıcaklığını yada bir eylül akşamı yağmurun sesi ile uzaklara dalışımızı hangi takvimin günü anlatabilecek bize... Anlatamaz çünkü bazı mevsimler anlatılamaz, iliklerine kadar kadar yaşayarak hissedersin. Bahar gibi... her mevsimin ayrı tadı, rengi, kokusu, hissi vardır kuşkusuz ama bahar bir başkadır: hem soğuk hem sıcak yüzünü görmenin keyfi vardır bu mevsimin içinde. Kışın sadece soğuğu yazında sadece sıcağı hissederken bahar da hem sıcak hem soğuk hissini yaşamak sadece baharın iki yüzüne tabidir ve bu iki yüzlülük ne kadar samimi içten ve doğallık ile donatılmıştır baştan aşağı... Bahar yüreğimizin hep umuda açılan kapısıdır bu yüzdendir her gelişinde hem yüzümüzde hem gönlümüzde çiçeklerin açması...