İslam dininin üç temel esası; iman, ibadet ve ahlaktır. Kişinin öncelikle iman esaslarını gerçekleştirmesi, yani gönülden iman etmesi, imanını kalben tasdik etmesi; inancının ve Allah'a şükrünün bir gereğidir. İkinci aşamada ibadetlerini yerine getirmesi, imanını bütün azalarıyla ve benliğiyle tasdik ettirmesidir. Üçüncüsü ise iman ve ibadetin sonucu olarak olgun, karakterli, ahlaklı bir bireyin ortaya çıkması beklenir. Yani “iman + ibadet = ahlaktır” şeklinde bir sonuç ortaya çıkarır. Ahlaki davranışlar, iman ve ibadetin bir meyvesi olarak düşünülebilir.
İmanlı bir insanın kötü ahlaki özelliklere sahip olması beklenemez. Şayet böyle bir durum söz konusu ise, o zaman kâmil bir imandan söz edilemez. Kur'an'da da ifade edildiği gibi; “Bedeviler: "İman ettik" dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak "teslim olduk" deyin.” (Hucurat, 14) Yani güce teslim oldunuz, ifadesi yer alır. Çünkü iman, insanın karakterine birebir yansır.
Bu girizgâh son günlerde sosyal medyada sıkça yer alan, insanları rahatsız eden, halkın gönlünde büyük önem atfettikleri düşünülen, kanaat önderi sayılabilecek hocaların konuşmalarına dair bir sitem ve uyarıya binaendir.
Maalesef konuşmalar dini hassasiyeti olan kimseleri rahatsız edecek seviyeye geldi ve aştı. Bütün meseleler belden aşağı, insanın cinsel hayatının nasıl olması gerektiğine dair teferruatlı, bir o kadar süfli ve aşağılık ifadelerle anlatılıyor. Özel ortamlarda dahi konuşulmayacak -ancak iki kişi arasında espri olarak kullanılabilecek- cümleler camilerden, vaaz kürsülerinden kahvehane muhabbeti edebiyatıyla tüm cami cemaatine, hatta sosyal medya üzerinden bütün millete servis ediliyor. Yok “durur sahurda azarmış” yok “iki kişilik maç” gibi yüz karası ifadelerle kamera karşısında beğeni budalalığına girişmek böyle durumlara düşürür.
ULVİ DEĞERLERİN DEJENERİSİ
Belki birilerinin hoşuna gidiyor, beğeni alıyor, insanlar gülüyor olabilir ama bu talihsiz izahatlar/açıklamalar İslam’a ve İslami değerlere ihanettir. İnsanın evinde televizyon karşısında oturduğunda eşi ve çocuklarıyla seyredemeyeceği çirkinlikteki konuşmaları, hoca efendilerin ağzından ekranlarda duymak utanç vericidir.
Kendilerini toplumun önderi olarak gören ya da dinin temsilcisi sanan insanların en mahrem konuları bu tür ortamda konuşması ne kadar doğru. Kaldı ki konuştuklarının birçoğunun da dayanağı yok. Kendi zihinlerindeki fantezileri dile getirip, hayallerinde canlandırdıkları hususları sohbet meclisine gelen insanlara aktarıyorlar. Bu anlatılanlar aklı selim insan için hiçbir değeri yoktur. Aksine rahatsızlık verici ve endişe uyandırıcıdır.
Bu konuşmalardan anlaşılan sanki bütün dindarların hayatının belden aşağı kurgulandığı, gündemlerinde sadece bu konuların yer aldığı, cennetin nefsi arzular üzerine şekillendiği gibi bedbaht bir tasvir söz konusu.
“Diline biber sürülecek” hocalar ortaya çıkmaya başladı desek yeridir. Mümin ya hayır söyler ya susar. Bütün konuşmaları bunlardan ibaret olanların, din adına başka anlatacakları bir şey yok mudur?
Bu durum cenneti de hafife almaktır. Yüce Allah’a karşı saygısızlıktır. Tabii ki cennette insanları mutlu edecek değişik nimet ve ödüllerden bahsedilir. Ancak sadece dönüp dolaşıp konuyu şehvet ve hurilere bağlamanın olayı basitleştirip bayağılaştırmaktan başka bir anlamı yoktur. Sanki cennetle ilgili bütün ayetler yalnızca bunları anlatıyormuş gibi ifade ve söylemler Müslümanın vicdanını rahatsız eder.
SAF ZİHİNLERİ BULANDIRMAK
Bu konuların konuşulduğunu duyan, tebliğe muhatap insanların zihinlerinde Müslümanlık üzerine olumsuz algıların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Toplumda birçok problem/sıkıntı varken Müslümanların işi gücü sadece süfli arzularını tatmin ediyor görüntüsünü ortaya çıkarıyor. Toplum psikolojik buhranda, ekonomik sıkıntıdayken; insanlığın tek derdi sadece buymuş gibi ifade edilmesi iğrençliktir.
Bütün İslam aleminin; savaş, açlık, sefalet, inançsızlık, sosyal, kültürel ve iktisadi problemleri varken bunları konuşmak konuyu dönüp dolaştırıp buraya getirmek; akıl tutulmasıdır ve boşboğazlıktır. Ayrıca haddi aşmaktır.
Bütün peygamberlerin, selef-i salihinin ve tarih boyunca hak ile batıl arasında mücadele etmiş kimselerin hatırasına saygısızlıktır. Geçmiş önderlerin mücadelesi yalnızca erkeklerin arzularını tatmin etmelerini sağlayacak ortamı sunmaktan ibaret midir?
Kaldı ki toplumumuzun ahlaki yozlaşmanın yoğun olduğu bir dönemde bu tarz problemlere çözüm yolları sunmak, Allah yolunda mazlumlar adına cihat etmek varken bu seviyesiz dil ve düşük profilli yaklaşım son derece üzüntü vericidir. Kime hizmet ettiği de açıktır. Bunu din adına yapanların takkelerini önlerine koyup kendilerini sigaya çekmeleri elzemdir.
Utanarak ifade edip kaleme aldığımız bu ifadeler, Resulullah’ın davasının bayraktarlığına ve sünnetin mihmandarlığına talip olanların söylemlerine çok uzaktır.