İnsanoğlu, önceden evrenin merkezinde dünya olduğunu düşünüyordu. Bunu elbette ki dünya benim etrafımda dönüyor zihniyeti başlatmış olmalı. İlk bakışta insanın aklına ilk bu geliyor elbette. Peki, ilk bu düşüncenin akla gelmesi nedendir? Evrenin bir parçası olduğumuz ve bu evrenin başka bir merkeze üstünlükten bağımsız bir merkezi olabileceği ihtimali bize saçma geliyor.
Tıpkı tüm insanlık gibi mikro dünyamızda da böyleyiz. Millet olarak dünyanın en değerli topraklarında olduğumuzu düşünüyoruz. Acaba Yeni Zelanda’nın bundan haberi var mı, bizim dünyanın neresinde olduğumuzu biliyorlar mı? Herkes bizimle uğraşıyor, bize zarar vermeye çalışıyorlar gibi algılıyoruz. Bu da pek tabii hiçbir dostumuz olamayacağı sanrısını oluşturuyor ve biz dışarıya düşmanca davranıyoruz. Bu hem bir bireyin çevresine davranışı hem de bir devletin dış politikasına yansıyor. ‘Devlet, insandan bağımsız değildir.’
Pandemi dolayısıyla maske takmamız gerektiğinde, bir komplo olduğunu düşünüyoruz. Bir hastalıktan kurtulmak için aşı geliştiriliyor. Bu aşı ile bizi ele geçirmeye çalıştıklarını düşünüyoruz. Bilim insanlarına güvenmiyoruz. Bir şeyi sorgulamamız yanlış değil, sorguladığımız şeylerde taraflı olmamız bizi istediğimiz sonucu almaya itiyor. Birisi neden bizi ele geçirmeye çalışsın? ‘Çünkü ben önemli bir insanım.’ Bu düşünce kulağınıza tanıdık geliyor, değil mi? Hepimiz kendimizi olduğumuzdan daha değerli görüyoruz dünya için ve kendi gerçekliğimizi yaratıyoruz. Bu gerçeklik bizi sarıyor… çevremizi sarıyor… tüm toplumu sarıyor… Kaygılanıyoruz, dünya güvenilmez bir yer oluyor bir anda.
Gerçeklikten kopuyoruz…