Gazeteciler Cemiyeti’nin desteğiyle, Ankara Üniversitesi öğretim görevlisi Gökhan Bulut ve araştırma görevlisi Çağrı Kaderoğlu Bulut tarafından hazırlanan “6 Şubat Depremleri ve Yerel Medyanın Durumu: Hatay İl Raporu”nun, önemli noktalara temas ettiğini dile getiren Yıldırım-Kara, “Gazetecilerin ifadelerine ve Hatay’daki kapsamlı araştırmalara dayanarak hazırlanan rapor, basın emekçilerimizin mağduriyetlerini bir kez daha ortaya koyuyor. Bölgedeki tüm yurttaşlarımız gibi basın emekçilerimiz de her şeylerini kaybetmiş depremzedeler haline geldiler. Raporda da bahsedildiği üzere depremin etkili olduğu illerde toplam 25 yerel gazeteci hayatını kaybederken, Hatay’da ise 9 yerel gazeteci hayatını kaybetmiştir. Vefat eden gazetecilerimizin mesleklerinde oldukça tecrübeli oldukları raporda belirtilmektedir. Ulusal basından farklı olarak buradaki gazeteciler kentin hafızasını ve sürekliliğini temsil ederler. Kentin kimliğini en iyi onlar bilir, kolektif hafızayı temsil ederler. Vefat eden gazetecilerimizin yanı sıra birçok yerel gazetecimiz de deprem sonrası şartlardan dolayı başka kentlere göç ettiler. Depremle birlikte çoğunun bürosu yıkıldı, teknolojik cihazları ve matbaaları kullanılamaz hale geldi. Bu kentin ruhunu yaşatabilmek için zorunlu şekilde göç eden yerel gazetecilerimizi ait oldukları şehre döndürmek zorundayız. Yerel basını hep birlikte enkazdan çıkarmalıyız.” dedi.
KENTİN SESİ OLDULAR
Hatay’daki yerel gazetecilerin sürekli olarak kentin sorunlarını ülke gündemine getirmeye çalıştığına da dikkat çeken Hatay Milletvekili, “Sürekli siyasi manevralarla gündemin değiştiği bir ülkede yaşıyoruz. 7 ayı geride bıraktık ama depremin getirdiği yıkımı henüz telafi edemedik. Her gün ‘biz buradayız’ diye bağırmak zorunda hissediyoruz. Gözleri Hatay’a çevirebilmek için çaba harcıyoruz. Hala ülkenin en büyük sorunu deprem bölgesi olsa da ulusal basının sürekli olarak bu kente odaklanması da mümkün değil. Demokratik normların işlediği süreçlerden geçmiyoruz. Ulusal basındaki gazetecilerin de ne kadar baskı altında kaldığını, kimi patronların iktidarın suyuna gitmek için haberleri sansürlediğini hepimiz biliyoruz. Yerel basın burada hepimizin sesi olmaya çalışıyor. Kendi imkanları el verdiği ölçüde tüm ülkeye burada yaşananları göstermek için çaba gösteriyor. Bu imkanları daha da artırmak zorundayız ve bu nefes alma alanını genişletmeliyiz.” dedi.
RESMİ İLAN VE REKLAM GELİRLERİ ARTMALI Yerel basının tekrar ayağa kalkması için özel düzenlemeler gerektiğini belirten Nermin Yıldırım Kara sözlerini şöyle sürdürdü: “Basın İlan Kurumu ivedi şekilde tüm deprem bölgesinde daha çok destekte bulunmalıdır. Birçok basın emekçimizin kullandığı ekipmanlar enkaz altında kaldı. Teknolojik ve dijital ürünlere ulaşılabilmenin maddi güçlüğü herkesin malumudur. Bu konuda da kesinlikle destek verilmesi gerekmektedir. Raporda belirtilen bir nokta oldukça mühimdir. Deprem öncesinde, yerel idare birimleri 431 bin 810 TL’ye kadar ihalesiz alım yapabilirken deprem sürecinde bu rakam 5 milyon TL’ye çıkarılmıştır. Böylelikle resmi ilanların yerel gazetelerde yayınlanma oranı düşmüş ve büyük bir gelir kaybı yaşanmıştır. Bu sorunun yerel gazeteler lehine çözülmesi gerekmektedir. Resmi ilanlar ve reklamlar yoluyla yerel basına maddi kaynak sağlanmalıdır. Burada en önemli nokta ise yerel basının kalkınmasına dair samimi bir niyet ve yol haritasının gösterilmesidir. Bu konuda detaylı bir projelendirmeye ihtiyaç vardır. Hem sivil toplum örgütleri hem de gazetecilerin sorunları ve çözümleri ortaya koyabileceği platformlar kurulmalıdır. Kentin haber alma hakkı esas alınmalı, basın emekçilerimiz ve kent hafızamız görmezden gelinmemelidir.” Nebihe Mazmanoğlu