Ülkemizde son zamanlarda yaşanan ekonomik krizin yansımaları her alanda hissediliyor. Kriz sonrası meydana gelen ve gelmesi muhtemel tepkileri azaltmak için her alanda fırsatlar değerlendiriliyor, hatta ölülerden medet umuluyor.

Son günlerin modası da Millî Görüş lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın sözlerini paylaşarak kendilerini avutmak. Ne demişti okuyalım: “Sanıyor musunuz ki, Türkiye’ye tankla, tüfekle saldıracaklar? Buna hiçbir ülkenin gücü yetmez. Onlar bu ülkeyi terörle de bertaraf edemeyeceklerini anladıklarında bir sonraki silahları ekonomi olacaktır.”

Halkın çektiği bunca zorluklara rağmen halen işleri üst perdeden ele alıp, kriz yokmuş gibi davranmaları ve bu doğrultuda suçu başkasında veya dış güçlerde aramaları da işin acı tarafını oluşturuyor. Tartışmasız destekçi kitle de bu konuda ekonomimize dış güçlerin müdahalesinin olduğuna inanıyorlar. Peki, vergiler, elektrik, su, ekmek, benzin ve bir umum eşyaya peş peşe yapılan fahiş zamlar, bunlar da mı dış güçlerin işi.

Bence kimin söylediği herkesçe malum şu söze kulak vermeli; “Dış güçler sebebiyle kalkınamıyoruz’ görüşüne katılmıyorum. Bünyeniz güçlüyse virüs size zarar veremez.”

Bu kadar yıldır ellerindeki hiçbir fırsatı değerlendirmeyenlerin hâlâ algı yönetimiyle meşgul olmaları acziyetin bir göstergesidir.

ERBAKAN’IN SÖZLERİ

Erbakan’ın bugüne kadar söylediği yüzlerce, binlerce sözünden hiçbiri akıllarında kalmamış da sadece bu sözü mü hatırlarına gelmiş? Ülkede ne zaman büyük bir facia yaşanır, bir çıkmaza girerler akıllarına Erbakan gelir. Geçmiştekilerden medet ummak, beceriksizliğe kılıf uydurmaktan ve suçu kamufle etmekten başka bir şey değildir.

Ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yabancılara peşkeş çekilirken, 2021 yılında bütçeden faize 180 milyar para öderken Erbakan’ın hiçbir sözü akıllarına gelmedi.

2022 yılının bütçesinde borçların faizi olarak -yani borçları çevirmek için- 240 milyar tahsis ederken yine akıllarına gelmedi. Ne yazık ki dolar 8,5 liradan birkaç hafta içinde yüzde 50 artışla 13 lira seviyesine geldi, -kendi tabirleriyle- gömlek değiştirerek yanından ayrıldıkları Millî Görüş lideri Erbakan’ın sözleri ancak akıllarına geldi.

Aslında Erbakan’ın akıllarına gelmesi gereken başka sözleri de vardı. Hatırlatmamızı isterler mi? Mesela; “Siyonizm’in Türkiye’de tek bir vazifesi vardır, o da AK Parti’yi iktidarda tutmaktır gibi” daha ağırları var ama biz bununla yetinelim.

Erbakan’ın sözlerini gerçekten hatırlamak istiyorsanız Haim Nahum Doktrini’ni hatırlayın. Davayı terk edip gidenlere söylediği sözleri hatırlayın. Fabrikaları kapatıp, bankaları yabancılara satarken, ülkeyi faiz bataklığına sürüklerken ne olur gerçeklerle bir kez daha yüzleşin.

PARAMIZ İTİBARIMIZDIR, İTİBARDAN TASARRUF EDİLMEZ

Ülkeler arası arenada, bir ülkenin para birimi itibarıdır, itibarımız yerle bir oldu. Bugün geldiğimiz nokta işgal filan değil, düpedüz beceriksizlik ve paramızın pul olmasının işaretidir. Ülke ekonomisinin kâğıt gibi kaygan zeminde olduğu ve dış güçler tarafından bir anda manipüle edilebilirliğinin en bariz göstergesidir.

Zaten bu şartlarda, “Amerika’da enflasyon şu kadar, bizde bu kadar” gibi mukayese yapmak (!) için insanın kafasının pek yerinde olmaması gerekir. Ülkeyi Japonya ile karşılaştırmak da başka garabet. Bu ülkeler hayat standartları yüksek, üretim açısından fersah fersah ilerideler. Almanya örnek veriliyor; adamların iki araba markalarının yıllık getirisi Türkiye’nin gelirinden fazla. Biraz insaf ve izan, zira bu tür sözler gülünç olmaktan öte milletin aklıyla alay etmeye benziyor.

Yakın zamanda ülkeler yeni yıl öncesi zamları açıklarken bizi kıskanan (!) Almanya, asgari ücretli işçinin maaşında yüzde 25’lik artışa gitme kararı aldı. Saatlik asgari ücreti 9,60 Euro’dan 12 Euro’ya çıkardı. Biz ise asgari ücretlinin içler acısı hali ortadayken, kamunun asgari ücretten aldığı verginin alınıp-alınmamasını tartışıyoruz.

TERÖR VE EKONOMİK İŞGAL

Olayın başka bir boyutu da terör. İnsan, siyasi arenada ve uluslararası ilişkilerde terörü duyunca şaşırıyor. Bugüne kadar terörist olmakla itham ettikleri kimle irtibat kurulmadı, kiminle masaya oturulmadı ki?

Sisi’yle mi, Amerika’yla mı, Rusya’yla mı? Öcalan-İmralı, Beşşar Esad, hatta Çin, aklınıza kim gelirse iş birliği yapmaktan hiçbir şekilde çekinilmedi. Ama kendileri hariç herkesi bu ülkelerle ve kişilerle iş birliği yapmakla suçladılar.

En son bölgede tüm darbelerin finansörü olarak bilinen ve Mısır’da 2013 Sisi darbesini destekleyen, 15 Temmuz hain darbe girişiminin aktörü ve finansörü olduğu iddia edilen Arap dünyasının en tehlikeli lideri olarak lanse edilen şahsı, - BAE emirini- kırmızı halılarda karşıladılar. Umarız bilmediğimiz perde arkası tavizler verilmeden anlaşılmıştır.

NASLARA SAYGI VE PLATFORMLAR

Gelinen bu süreçte faizin “nas”la açıklanması da ayrı bir durum. Naslar (Kur’ân ve hadis metni) tüm müminler için her zaman bağlayıcıdır ve saygı duyarlar. Ancak, değerleri itibarsızlaştırmak, konjonktüre göre davranmak ve nasları bile algıya alet etmek şık değildir.

Umarız, sözlerindeki bu değişim, davranışlarına da yansır ve yapmaları gereken işleri sorumluluk bilinciyle yaparlar. Söylemleri eyleme de geçer. Bu ülkede faizin kaldırılması ve tümden yok edilmesi için ellerine bir fırsat geçtiğini hatırlayıp, bundan sonraki dönem için hiç olmazsa faizsiz ekonomiye adım için bu fırsatı değerlendirirler.

Bilvesile; değişik isimler altında yan yana gelen, irade beyan eden, milli duruşu olan platformların da bu işlere alet edilmesinden artık vazgeçilmesi gerekir.

Her nerede köşeye sıkışmışlarsa çözüm yolu olarak bu platformlar devreye sokuluyor, tetikçilik yapmak durumunda kalıyorlar.

Ey dostlar, hakikaten yakışmıyor, kendi işinizi yapın. Saf niyetlerle toplanıp aranıza katılan, iyi duygulara sahip insanların da bulunabileceğini düşünerek, bu toplumları/oluşumları bu işlere alet etmekten vazgeçin.