Geçtiğimiz hafta İstanbul’da 11. Filistin'in Öncüleri Konferansı yapıldı. Filistin Direniş Örgütü, Hamas'ın ev sahipliğindeki programa 43 ülkeden katılım gerçekleşti.
Üç gün süren toplantının ev sahipliğini eski Gazze Hükümeti Başbakanı, Hamas Lideri İsmail Haniye ve Halid Meşal yaptı. Organizasyonun bilinçli bir tercih midir bilmiyoruz Türkiye’den hemen hiç katılımcı yoktu. Filistin’le ilgili ülkemizde yapılan bir toplantıya katılımın mutlak surette yüksek olması gerekliydi.
Sıkı güvenlik önlemlerine rağmen Hamas’lı liderlere ilgi hayli yüksekti. Garsonlar bile yaklaştırılmıyordu. Üç günlük programın akşam seansları motive amaçlıydı. Sadece sunum ve konferanslar yerine hem kaynaşma hem rehavet verici etkinlikler iyi oldu. Gönüllerde taht kuran Haniye bizzat sahne alarak bağımsızlık marşları söyledi, katılımcıları coşturdu.
NORMALLEŞMENİN FATURASI: KATLİAMIN MEŞRUİYETİDİR
İsmail Haniye askeri anlamda çok güçlendiklerini, işgalcilerin yerleşim yerlerinin bütün bölgelerinin kapsama alanı içerisinde olduğunu, siyonistlerin bundan aşırı derecede korktuklarını anlattı.
Filistinlilerin genel sorunu, Müslüman ülkelerin “İsrail ile normalleşmeleri”. Bu konuda bütün katılımcılar aşırı derecede tepkiliydi. Tepkilerin mantığı şu: Hiçbir Müslüman göz göre göre katil, cani işgalcileri desteklemez ve onlarla bir araya gelmez. Ancak bizim Müslüman ülkelerden göreceğimiz en büyük zarar, “İsrail’le normalleşme” sonucu katliamların meşruiyeti sağlanacak, her şeye göz yumulacak ve bunun faturası Filistinlilere-Gazzelilere katliam olarak dönecektir.
Bunun için bazı katılımcıların, “İsrail’le ilişkisi olan herkese biz de tavır alalım” şeklindeki sözlerine Haniye, “Biz ülkelerin içişlerini bilemeyiz. Bize destekleri kadar teşekkür ederiz. Bazılarının İsrail ile ilişkileri uzun sürecin getirdiği bir sonuçtur. Nihayetinde bize ev sahipliği yapan ülkelerin bile tavrı malumdur.”
HEDEF, GÜÇLÜ FİLİSTİN
Hedef güçlü Filistin. Bu konuda mali kaynakların güçlendirilmesinin yanı sıra nüfus artışı var. Müslüman ülkelerde yoğun propagandayla yürütülen nüfus planlamasının etkisinin görülmeye başlandığı, Müslümanların -batılı zihin iğfali olarak- çocuk sayısını azaltmayı, konforu yükseltmeyi hedef gördüklerini, böylece ailede çözülmenin hızlandığı ve oysa geleceğimiz için tehdit olacağı uyarılarını paylaşmış olalım.
Hamas lideri Haniye güngörmüş mütevazi bir insan, başbakanlık yapmış, söylemleriyle ve davranışlarıyla devet adamlığını ortaya koyuyor. Filistin davasına destek veren ülkelerin insani yardım yaptıklarını İran’ın ise tüm dünyayı karşısına alarak canı pahasına askeri yardımı göze aldığını ifade ederek “Filistin davasına her türlü destek veren, kalbi, gönlü bizimle olan, maddi manevi katkıda bulunan siyasi destek veren himaye eden herkese müteşekkiriz ama İran’ı ayrı bir yerde tutmalıyız.”
HANİYE İLE FOTOĞRAFA TEPKİ
Sosyal medyada paylaştığım Haniye fotoğrafı üzerine Suriyeli bir kanaat önderi “Şia sevgisiyle dolu birisiyle nasıl bir araya gelirsin? Bu konu iman davasıdır” diyerek tepkisini belirtti. Aslında bu tavır İslam dünyasının genel durumunu göstermesi açısından oldukça manidar bir örnek. Ortada; Sünni mazlum bir ülkeye yardım yapan, Şia mezhebine mensup bir ülke ve bu yardımları kamuoyuna açıklayan bir Filistinli Sünni lider var.
Peki saldırgan siyonist İsrail’e karşı Filistin’e yardımı dokunmayan Sünni devletlere karşı tavrımız ne olmalıdır? Mesele bir insanlık dramıdır ki buna karşı olmak da cihadın ta kendisidir. Müslümanlar arasında fitne aracı ve ayrıştırıcı bir rol oynayan mezhepçiliğin, Filistin davasının da önündeki büyük engel olduğu açıktır.
Evet pek çok Müslüman ülkenin gündeminden Filistin davasının düştüğü acı bir gerçektir. Birgün sıranın kendilerine geleceğini düşünmeden reel politik ve kısa vadeli çıkarlara dayanarak emperyalist güçlerle kirli ilişkiler kurarak bu noktaya gelinmiştir.
Unutmayalım Siyonizm, kirli planlarını devreye sokarken ve silahını hedefe doğrulturken mezhep ayrımı gözetmiyor.