Arsuz bölgesi, İskenderun’dan 40 kilometre boyunca güneyde sahil şeridi üzerinde ve merkezi Arsuz Çayı ağzında bulunan turistik bir beldedir. Tarihi boyunca ” Rhosus”, “Rhopolis”, ” Port Panel” , “Kabev” ve “Arsous” gibi isimlerle anılmıştır.
Arsuz’da ilk yerleşim çok eskilere dayanır. Ancak bilinen tarihi Selevkoslarla başlar. Arsuz, M.Ö. 300 yıllarında Makedonya kralı Büyük İskender’in generallerinden Selevkos I. Nikator’un, M.Ö. 64′te Roma’nın, M.S. 638 yılında Arapların, 969 yılında Bizans’lıların ve 1268′de Memlüklüler’in egemenliği altına girdi.
Arsuz, Bizans ve Roma döneminde önemli bir liman ve yerleşim yeri idi. Bu dönemlere ait tarihi bir bölümü günümüzde mevcut olup, askeri bölge içerisindedir.
Bilindiği gibi Saint Pierre’de buradan geçmiş ve Antakya’da Hristyanlığın hac merkezi haline gelen Saint Pierre Kilisesini Antakya dağlarının eteğine kurmuştur. İşte Hristyan öncülerinin seçtikleri yol güzergahında bulunan Arsuz yöremiz, miladi yıldan hatta milattan önceki yıllardan beri bir çok medeniyetlere kucak açmış ve bu medeniyetlerin etkisi altında kalmıştır.
İskenderun’un Arsuz yol kavşağı denilen mevkiden başlayan ve sahil boyunca yaklaşık 5 ila 10 kilometrelik vadiler, ovalarla devam eden Arsuz yöremizin 40 kilometre uzunluğundaki deniz sahil şeridi bir çok ülke insanının yerleşim ve yaşam yeri olmuştur.