Isparta'nın ne zaman, kimler tarafından kurulduğu, isminin nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuyla ilgili birçok araştırma, inceleme ve düşünce vardır. Bu düşüncelerden biri, şehrimizin isminin Yunanistan'daki Isparta şehrinden geldiğine yöneliktir.
Bu düşünceye göre, Mora Yarımadası'ndaki Isparta'da yaşayan Yunanların bir bölümü Anadolu'da bulunan Isparta'ya gelip yerleşmişlerdir. Dağınık yerleşim yerini kendi bölgelerine benzettikleri için buraya Sporada (İsporada) ismini vermişlerdir. Eski Yunan dilinde Sporada dağınık anlamına gelmektedir. İlimiz, Mora Yarımadası'ndaki Isparta gibi yedi tepe üzerine kurulmuştur. İsporada ismi zamanla Isparta haline gelmiştir.
Şehrimizin ismi Şemseddin Sami'nin eseri olan Kamus-ul Alam'da da geçmektedir. Bu esere göre şehrin ilk adı Baris'tir. Bu isme daha sonra Yunancadaki "Is" zarf edatı eklenerek Isparita şeklini aldığı, bu şeklin zamanla Isparta haline geldiği ifade edilmektedir.
Orta Çağ'ın en büyük seyyahlarından olan İbni Batuta'nın eserinde ise Isparta adı Sabarta olarak geçmektedir. Şehrimizin eski isimlerinden biri de Barida'dır. Bu kelime Hititçeden ya da Lidya dilinden gelmiştir. Şehrin güzelliğinden dolayı Barida kelimesine "eis" takısı getirilmiş ve Eis Baride denilmeye başlanmıştır. Bu kelimenin zamanla Türkler tarafından Isparta olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Roma Dönemi'nde Isparta
Şehrimiz ve Yalvaç ilçesi, en parlak dönemini Roma hâkimiyetinde yaşamıştır. Roma yönetiminde Isparta, önemli bir iktisadi merkez olmuştur. Bu dönemde yoğun imar faaliyetleri yaşanmıştır. Agustus döneminde (MÖ 27-MS 14) Isparta ve çevresi için adlandırılan Pisidia bölgesinde sekiz koloni kurulmuştur. Jeopolitik konumu nedeniyle yalnızca Antiochia'ya (Yalvaç) "Colonia Caesareia" yani ''Sezar'ın Şehri'' unvanı verilmiştir. Bu dönemde Yalvaç, Pisidia bölgesinde siyasi ve askeri yönetimin başkenti konumuna yükselmiştir. Bugün kenti gezerken görebileceğimiz yapıların büyük bir kısmı da, Roma döneminden günümüze ulaşabilenlerdir.
Anadolu Selçuklu Dönemi'nde Isparta
Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan Miryokefalon Savaşı II. Kılıç Arslan ile Manuel Komnenos arasında yapılmıştır. Bu savaşla Anadolu kesin olarak Türk yurdu haline gelmiştir. Konya'yı almaya çalışan Bizans ordusuna en ağır zararı Gelendost çevresindeki halk vermiştir. Bir taraftan Bizans ordusuna karşı mücadele veren yöre halkı diğer taraftan da II. Kılıç Arslan'ın kuvvetlerinin yetişmesini beklemiştir. Savaş sırasında ilçelerini düşman saldırılarına karşı korumak isteyen halk, gözcülük yaparak ilçeye gelenleri "gelen dost", "gelen düşman" parolasıyla kontrol ediyorlardı "Gelendost" zamanla ilçenin adı olmuştur.
Hamitoğulları Dönemi'nde Isparta
Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılma döneminde Anadolu'da birçok beylik kurulmuştur. Siyasi birliği bozulan Anadolu'da kurulan beyliklerden biri de Hamitoğulları'dır. Hamitoğulları Beyliği 1300 yıllarında kurulmuş ve 108 yıl varlığına devam etmiştir. Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey'dir. Beylik, ismini Dündar Bey'in dedesi Hamit Bey'den almıştır. Hamitoğulları Beyliği'nin ilk başkenti Uluborlu, sonra da Eğirdir olmuştur. Bu iki ilçe başkent olmakla bayındır hale gelmiştir. Eğirdir ismi Felekâbât olmuş, Isparta'ya da "Hamit ili" denilmeye başlanmıştır. Uzun yıllar Konya'da kurulan Karamanoğulları Beyliği ile mücadele eden Hamitoğulları'nınbaşına 1324 yılında Hüseyin Bey geçmiştir. Hüseyin Bey,
I. Murat döneminde Beyşehir,Akşehir, Yalvaç, Şarkikaraağaç ve Seydişehir'i 80 bin altın karşılığında Osmanlılara satmıştır. Ayrıca bu dönemde Hüseyin Bey, Kosova Savaşı'nda Osmanlılara yardımcı olmak amacıyla birlik göndermiştir.