Çok çalkantılı ve hızlı bir dönemden geçiyoruz. Baş döndürücü trafikten, ne olup bittiğini anlamak mümkün değil.

Gece yarısı ülkenin bağımsız kuruluşu olan Merkez Bankası Başkanı bir kararnameyle görevden alınıyor.

Bir Pazar şafağı, sabah namazı vaktinde vekillikten ihraç edilen HDP’li İslami kökenden gelen bir milletvekili Meclis’te gözaltına alınıyor.

Olayın şaşkınlık veren tarafı ise; dini değerlerle alay edenlerin kimliği. Bazı karikatürlerde “Kıblenin yönünün Kâbe değil Kandil” olduğu çirkefliği gösteriliyor. Bir başkası mazur görün -sarhoşun biri- tutanak saatiyle güneş doğumunu mukayese ediyor. O saatte namaz olmayacağını vs. gündeme getiriyor. Konuyu nasıl bulandıracaklarını şaşırmışlar.

Bütün bunlar “başörtülülere çıplak arama” iddiasından sonra meydana geliyor. Savunan da malum ve meşum milletvekili. Yani dindar, dindarla kırdırılıyor.

Bütün bu hengâmenin içerisinde ülkede yeni Amerika Başkanı’ndan gelecek telefon bekleniyor. Hatta yeni yönetimin bu kadar süre geçmesine rağmen hükümetimiz ile henüz resmen iletişime geçmemiş olması ciddi bir tedirginlik sebebi olarak görülüyor.

Heyecanla beklenen bu beklentiyi karşılayabilmek, her dönem müttefikimiz(!) olan ABD’deki yeni yönetimle iletişim içerisine girebilmek için, bazı icraatlar ve verilen tavizlerle göze girme çabalarının olduğunu anlamak mümkün. Bu çabalar içinde;

REFORMLAR, BÜROKRASİ VE HUKUK

İlki, hukuk reformu ile ilgili açıklanan paket. Bu paket, fiilen ve zımnen ülkede adalet mekanizmasında ciddi sorunları kabul etmek anlamına da geliyor.

Açıklanan hükümlerin pratikte nasıl uygulanacağı ayrı bir mesele. Belli ki yıllardır bas bas bağırılan sorun, birileri tarafından da görülmeye ve kabul edilmeye başlandı.

Muhtemelen de bunun bir sonucu olarak, yakın zamanda AİHM kararları da uygulanacaktır.

İkincisi, Bürokrasideki hareketlilik. Ekonomi bürokrasinin yanı sıra basına yansıdığı kadarıyla Varlık Fonu yönetiminde ve Borsa İstanbul’daki değişiklikler boşuna değil.

Malum, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla, ABD’de tutuklanmış ve iki buçuk yıl cezaevinde kalmıştı. Dönüşte Borsa İstanbul Başkanlığına getirilmişti. Kendisine bir nevi ödül ve özür olarak verilen bu görevden ayrıldı.

Merkez Bankası başkanlığındaki değişiklik de bunun bir parçası mıdır bilemiyoruz. Belli ki dışa dönük tarafımızda bazı rötuşlar ve şirin görünme çabası güdülüyor.

Merkez Bankası Başkanı’nın bir gazete manşetiyle aynı gün değişmesi de ilginç. Bazı isimlerin pekâlâ kolaylıklı harcandığı görülüyor. Ülkede enflasyon, devalüasyon yaşanırken kimsenin gıkı çıkmıyor, üstüne şahlanıyoruz deniliyor.

Üçüncüsü, İnsan hakları paketi. Ne hikmettir paketin açıldığı hafta insan hakları ihlalleri had safhaya ulaştı. Hatırlanacağı üzere Rahip Brunson olayında bir gecede dolar kurunun nasıl dramatik bir şekilde çığırından çıktığı, ekonominin tepetaklak olduğu zihinlerde canlılığını koruyor, deyim yerinde ise daha dün gibi akıllarda.

Bütün bunlardan sonra atılan bu adımlar, yapılan bu manevralar işi çözer mi bilmiyoruz, zaman gösterecek.

AYASOFYA CAMİİ

Son olarak, İktidar Grup Başkanvekili’nin Ayasofya Camii açılışını “meydan okuma” olarak lanse etmesi büyük talihsizliktir.

Ve tabi ne parti içinden ne de dışından kendisine öğrenci bile olamayacak seviyedekilerin, İslam hukukçusu bir Profesör olan muhterem Ayasofya İmamı Boynukalın hocamıza laf yetiştirmeleri de seviyesizliğin resmidir.

Televizyon ekranlarında eleştirel konuşmaları anlıyoruz da Ayasofya’yı sahiplenenlerin, boylarından büyük laflar etmelerinin, hangi amaca hizmet ettiğini ve kime yaranmaya çalıştıklarını anlamak güç.

Evet sıkıntı büyük ve kantarın topuzu kaçtı. Görüldüğü kadarıyla tam bir politikasızlık durumu söz konusu. Çünkü işler bilinçli ve kontrollü yürütülmüyor. Savrulmuşlukla hareket ediliyor. Çok kolay adam harcanıyor, vesselam.