MEMLUKLÜLER DÖNEMİ (1250–1517)
Bir süre sonra Mısır’ da hüküm süren Memluklular Türkmen güçlerin de desteği ile Çukurova topraklarını Ermenilerden geri aldır böylece bölgenin yeni sahibi Memluklular olmuştur.
1256 Moğol saldırısı Anadolu’ da pek çok yaralar açtı. Ancak Moğolların önünden kaçan Türk nüfusu Anadolu’daki Türk nüfus oranını artırması gibi faydalı bir olaya da sebep oldu. İşte Çukurova’yı ebedi Türk yurdu yapanlar da bu kırk bin çadırlık Türkmenler oldu. Memluk Sultanı Baybars bunları Antakya ile Gazze arasında bulunan topraklara yerleştirdi; beylerine dirlikler verdi. Bu Türkmenlerden de yararlanan Sultan Baybars, 1266, 1273, 1275 yıllarında Çukurova’ ya büyük akınlar düzenledi. Türkmen nüfus Çukurova’ yı doldurmaya başladı. Memluklular döneminde Osmaniye’ ye ve çevresine büyük Türk göçleri olmuştur. Kınık, Bayat ve Yüreğir Aşiretleri Osmaniye ve çevresine yerleşmiştir. XII. yy’ın sonlarında Oğuz Boylarından kırk bin Halep Türkmeni Osmaniye’ ye iskân edilmiştir. 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’ in Mısır Seferi sonucu Memluklu Devleti’ ne son verilerek Çukurova toprakları Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir.
OSMANLI MEMLUK MÜCADELESİ
Kınık Nahiyesi (1517–1696)
Bazı araştırmacılara göre; Kınık Nahiyesi bugünkü Toprakkale ilçesi çevresinde olduğu yönünde önemli bulgular vardır. Kınık Nahiyesi Payas (Üzeyir) sancağına bağlı olarak 1490–1500 yılında kurulmuştur. Halkı Kınık boyundandır. Halkının tamamı Türk ve Müslüman’dır. Kasabanın ilk kurulduğu yıllarda Kınık boyunun başlarında Göç Eri Hamza Bey boy beyi olarak bulunmaktadır. Kasabanın Kınık Nahiyesi adıyla birde ayrı bir kanunnamesi de vardır. 1572 yılından sonra bir daha nüfus ve arazi tahriri yapılmadığı için kasabanın ne zaman harap olduğu ve terk edildiği bilinmemektedir.
1522 yılında Maraş’ ta Zülkadiriye Eyaletine daha sonra Halep vilayetine bağlamıştır.
XIX. yy da Osmanlı Devleti merkezi otoritesini yitirmeye başlamıştır. Bu dönemde Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa Osmanlı Padişahı II. Mahmut’ a karşı başlattığı mücadelede üstün gelmiş, Çukurova toprakları Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’ ya bırakılmıştır(1833–1840) 1840 yılında imzalanan Londra Antlaşması ile bölge yeniden Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir.
Osmaniye Kazası (1865–1905)
Osmanlı Devletinin XIX. yy.ın son çeyreğinde merkezi otorite tamamen bozulmuş Osmaniye ve çevresinde asayişi yeniden sağlamak ve aşiretleri itaat altına almak amacıyla derviş Paşa komutasında Fırka- İslâhiye adı altında bir birlik görevlendirilmiştir.
Derviş Paşa önce Hatay ve çevresini iskân etmiş daha sonra da Osmaniye ve çevresine gelerek yöredeki aşiretleri Hacı Osmanlı köyü ve civarına iskân etmiştir. “Yeni Vilayetler Nizamannamesi”ne göre 1866 yılında bu bölgedeki yerleşim birimi Osmaniye kazası olarak teşkilatlanmıştır. Bu kazaya Ulaşlı, Tecirli, Cerit, Karayiğit ve Ağyazı nahiyeleri bağlanmıştır. Osmaniye kazası bu şekilde Payas (Üzeyir) Cebel-i Bereket Sancağına ve o da Halep eyaletine bağlanmıştır. Payas Sancağı 1874’te Yarpuza taşınmış ve Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı adını almıştır. Osmaniye-Payas-Hassa-Bulanık-Bahçe ve Yarpuz Kazaları Cebel-i Bereket sancağına bağlanmıştır.
Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı (1905–1924)
II. Meşrutiyet ile Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı Yarpuz’dan Osmaniye merkeze taşınmıştır. Yukarıda adı geçen idari yapı 1924 yılına kadar devam etmiştir. Sancak merkezinin Osmaniye’ ye taşındığı sırada Osmaniye nüfusu 7000 civarındadır. Osmaniye geçirdiği bütün dönemlerde değişik kavimlerin işgal ve istilasına uğramıştır. En son 1. dünya savaşında önce İngiliz sonrada Fransızların işgaline uğramış, çetelerimiz direnmiş Ankara antlaşmasından sonra Fransızlar 7 Ocak 1922 ‘de Osmaniye’den çekilmişlerdir.