Suriye'de 8 Aralık 2024 tarihinde Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki gruplar, Beşar Esad yönetimini devirerek Akdeniz kıyısındaki Lazkiye ve Tartus şehirlerinde de denetimi ele geçirdi. Bu iki kent, Suriye'nin Arap Alevi toplumu için kritik bir öneme sahip; çünkü bu bölgelerde, Alevi nüfusu yoğunlukla yaşıyor. Aynı zamanda, Esad ailesinin kökeni de Lazkiye'ye bağlı Kardaha ilçesindendir.
LAZKİYE VE TARTUS: SOSYO-POLİTİK, EKONOMİK VE JEOPOLİTİK ÖNEMİ
Lazkiye ve Tartus, sadece dini ve mezhebi açıdan değil, ekonomik ve jeopolitik bakımdan da büyük öneme sahip. Coğrafi olarak, Lazkiye, kuzeyde Türkiye sınırına, Tartus ise güneyde Lübnan'a komşudur. Bu iki şehir, Suriye’nin ticaret açısından en önemli merkezlerinden biridir. Şam, Halep, Deyrizor ve Humus ile birlikte, ülke ekonomisinin bel kemiğini oluşturan şehirlerdir. Ayrıca, yıllardır Rusya'nın deniz ve hava üsleriyle dikkat çeken bu bölgeler, jeopolitik bakımdan da büyük önem taşımaktadır.
ALEVİ NÜFUSUNUN DURUMU
Suriye'nin yaklaşık yüzde 10 ila yüzde 13'ünü oluşturan Aleviler, büyük oranda Lazkiye ve Tartus çevresinde yaşamaktadır. Esad ailesi, Alevi bir toplumu temsil ediyor ve Suriye’nin en önemli yönetim organlarında Alevi nüfus etkili bir rol oynamaktadır. Ancak iç savaş boyunca, Aleviler, Nusra Cephesi gibi selefi grupların hedefi oldu ve birçok köy savunma yaparak Suriye ordusuna destek verdi. Esad'ın devrilmesinin ardından, bu bölgelerdeki Alevi toplumunun geleceği ve güvenliği büyük bir belirsizlik içinde.
DEVRİLEN HEYKELLER VE YAKILAN TÜRBELER
Esad yönetiminin devrilmesi sürecinde, Lazkiye ve Tartus’ta silahlı çatışma haberi gelmemiş olsa da, Esad heykellerinin yıkılması ve Esad’a karşı sokak gösterileri dikkat çekti. HTŞ ve müttefiklerinin, Esad’ın simgelerini ortadan kaldırması ve eski yönetimin karşıtı İslamcı grupların şehirlere yerleşmesi, bölgedeki dengeleri hızla değiştirdi. Bununla birlikte, Esad yanlısı sosyal medya hesaplarının da hızla pozisyon değiştirmesi, Suriye’nin siyasi geleceği hakkında şüpheleri arttırdı.
ALEVİLER NE DÜŞÜNÜYOR?
Esad’ın devrilmesiyle birlikte, özellikle Alevi nüfusu arasında büyük bir korku ve belirsizlik hakim. BBC Arapça'ya konuşan bir Alevi, “Bizi korkutan, bu ülkede bir azınlık olmamız. Aleviler olarak kaderimiz tamamen belirsiz” diyerek durumun ciddiyetini vurguluyor. Alevi toplumu, yönetimin değişmesiyle birlikte, kendilerine yönelik intikam saldırıları olabileceğinden endişe ediyor. Ancak, bazı Aleviler, HTŞ'nin güvence verdiği açıklamalara rağmen, bölgedeki silahlı grupların ne kadar kontrollü olabileceği konusunda hala kaygı taşıyor.
KADINLARIN ENDİŞELERİ
Suriye’nin kıyı bölgelerinde yaşayan Alevi kadınları, bu dönemde özellikle korku içinde. Birçok kadın, muhaliflerden korkarak yolculuk yaparken başörtüsü takmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. Çeşitli yerel kaynaklara göre, HTŞ üyelerinin kendilerine, “Alevi misin, Sünni mi?” diye sordukları ve Sünni olduklarını söylemeleri gerektiği vurgulandı. Bu, bölgedeki Alevi kadınların üzerindeki baskıyı ve korkuyu artıran bir faktör.
BÖLGE HALKI KORKU İÇİNDE
Esad yönetiminin devrilmesinin ardından, bölgedeki Aleviler arasında karışık duygular bulunuyor. Birçok Alevi, yönetimin devrilmesinden memnun olduğunu ve bu değişimin kendilerini bir tirandan kurtardığını belirtiyor. Ancak, bölgedeki diğer Aleviler ise, özellikle dış saldırıların ve iç gerilimlerin arttığı bir ortamda endişelerini dile getiriyor. Tartus ve Lazkiye’deki Alevi aileler, birbirleriyle dayanışma içinde olmalarına rağmen, toplumsal gerilimlerin giderek arttığını gözlemliyor.
İSRAİL SALDIRILARI DİKKAT ÇEKİYOR
Suriye'nin yönetimi değiştikten sonra, İsrail’in saldırıları da dikkat çekiyor. 9 Aralık’ta Lazkiye Limanı'na yapılan İsrail saldırısının ardından, birçok askeri gemi tahrip oldu. Bu saldırılar, Rusya'nın bölgedeki askeri varlığını hedef aldı. Rusya, Tartus ve Lazkiye'deki üslerini korumaya devam etmek istiyor, ancak bu saldırılar, bölgedeki güvenlik durumunu daha da karmaşık hale getiriyor.
Lazkiye ve Tartus, Suriye’nin en kritik bölgelerinden biri olmaya devam ederken, bölgedeki Alevi nüfusu, hem iç savaşın hem de mezhebi ve etnik temelli gerilimlerin gölgesinde geleceğe dair kaygılarını sürdürüyor.