Çarşı yine karışacak galiba. Tüm memleket belli gündem maddelerine odaklanmış durumda. Küresel facia Kovid-19, ülkemizde yeniden pik seviyeye doğru hızla yükseliyor.  Bir yandan da sel, deprem ve orman yangınları derken okullar açıldı.

Enflasyon, üst üste zamlar ve birkaç yılı sanki peşin alınmış gibi açıklanan ama güdük kalan ve yalnızca aracıları memnun eden memur zamları. Bu arada piar çalışması olarak İHA uçaklarının gösterisi, YAŞ kararları sonrası yeni komuta kademesi ve yüzde onluk seçim barajının düşürülmesi; bütün bunlar geçtiğimiz haftanın en önemli gündem maddeleriydi.

Bir yandan da Meclis açılır açılmaz sosyal medyaya yönelik yaptırımların geleceği, kontrol altına alınacağı ve ilgili yasanın çıkarılacağı konuşuluyor. Havuz medyasını bastıran sosyal medyanın önünü alma çabası ve şeffaflığın sonu.

Seçim ittifaklarına ilişkin yasa, gündemin sıcak konularından biri olacak gibi gözüküyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından da anlaşıldığına göre barajın yüzde 7’ye ineceği, MHP kanadının ise barajın yüzde 5 olmasını istediği gibi paylaşımlar yapılıyor.

Ancak, bütün bu karmaşanın arasında en önemli konu neydi derseniz; Erdoğan Bayraktar’ın açıklamalarıydı. Sedat Peker’in mini ve siyasi dublörü olma deneyimi mi? Bilinmez. Bayraktar, yenilir yutulur ifadeler kullanmadı. Daha doğrusu başta söylediğini tekrar gündeme getirdi.

BAYRAKTAR: “TAPELER VE HAKKIMDAKİ İDDİALAR A’DAN Z’YE KADAR DOĞRUDUR”

17/25 Aralık Türkiye tarihinde çok önemli dönüm noktalarından birisi ve 15 Temmuz darbe girişiminden önceki son kavşaktı. Yakın dönemin en kritik günlerinden birisi olan 17-25 Aralık operasyonlarının kilit isimlerinden ve hedefteki dört bakandan biri olan Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar zehir zemberek açıklamalarla; “Partimi kamuoyu önünde eleştirmem” diyerek başladığı konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini, ‘hırsız çuvalının içine koyup attığını’ ifade ederek Zarrab’ı tanımadığını ve kendi dosyasında da herhangi bir hırsızlık olmadığına dikkat çekerek şunları söylüyor: “Görevi kötüye kullanma var. FETÖ bana, hırsız, yolsuz ya da rüşvetçi diyememiş. Beni de aynı çuvala koyunca liderim, dört tane bakan ile beni de hırsız diye tasvir ediyorsun. Yüzde 60, yüzde 40 ya da 50 öyle tasvir ediyor. Hâlbuki yakından tanıyanlar beni ayırabiliyor. Ben kendimi ayırmak istedim orada, ama gücüm yetmedi. Benim gücüm yetmez, döverler beni, öldürürler, beni bilmem ne yaparlar. O kadar gücüm yok benim. Bende bir para yakalanmadı. Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Benim dosyamda ne varsa hem tapeler doğrudur hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur. Onlarınki yanlış olabilir, benimkiler doğru.” Buraya eski bir milletvekilinin, “Yakında AK Parti seçmeninin yüzde 90’ı itirafçı olacak” sözünü de ekleyelim.

İDDİALAR VE MANİDAR ZAMANLAMA

Bugün geçmişteki yaşananlara yönelik gerçekleşen bu tür iddia, sonraki ve gelecek dönem yeni tartışmalara zemin hazırlayacaktır. Ufukta bu konuları daha çok tartışacağımız yeni bir helalleşmeden çok, hesaplaşma dönemi olacağını kestirmek zor değil.

Burada iş başındakilerin iniş sürecinde oldukları, kirli çamaşırların ortaya dökülmeye başladığı, eski destekçi, yeni organize suç örgütü liderinin sosyal medya hesabı üzerinden attığı tweetleri ile yaptığı paylaşımlar/saldırılar ve seçim tartışmasının üst üste gelmesi tesadüf olmasa gerek. Her ne kadar iddiaların hiçbirini yetkili makamlar duymasa da zamanlama ilginç.

Merak işte, Erdoğan Bayraktar, yeniden gündeme gelmeye mi çalışıyor? Kendini aklamaya mı çalışıyor? Yoksa bundan sonra yeni bir döneme girileceğini görerek, bir yerlere mesaj vermeye, peşinen ithamlardan sıyrılma gayretine mi girdi?

Bu soruların cevabı bulunursa toplum aydınlatılmış olacaktır. Gemiyi ilk terk edenin kim olacağını atasözlerinden biliyoruz da en son kim olacak onu merak ediyoruz.