Her sorunun çözüm odağı, sorumlusu bizzat makam ve imza sahipleri, yani yetkili konumundaki yöneticilerdir. İşin doğası gereği görev başında olan insanlar muhatap alınır.
Bu nedenle her ne kadar ülke geneline ilişkin konularda muhatap kitle olarak “iktidar” anılsa da iktidardan maksat şu veya bu parti değil bizzat “makamda oturan yönetim sahibi” kimselerdir.
Maalesef ülke siyaseti, cumhur-millet ya da bakış açısına göre değişen çamur-zillet ittifakı olarak isimlendirilen ikili bir kamplaşmaya doğru evirilmiş durumdadır.
Bu kamplaşmanın orta yerinde durup da ne oraya ne buraya bulaşmamaya gayret eden, ikisinin arasında denge unsuru olmaya çalışanları da unutmamalı. Tabii bu konumda olup ne İsa’ya ne Musa'ya yaranamama pozisyonu da işin trajik yanı. Ezici kapitalist politika belli; ya bendensin ya düşmandan!
2019 YEREL SEÇİMLERİ VE SONUÇLARI
İşte böyle bir atmosfer sonucu 2019 yılında mahalli idareler seçimiyle Türkiye’nin önemli belediyelerinde başkanlıklar el değiştirdi. Bunun doğal sonucu olarak seçmende büyük beklentiler oluştu.
Her partinin kendi programı, ideolojisi ve hedefine uygun çalışmalar yapması umulur. Nitekim büyük umutlar ve vaatlerle işbaşına getirilen, çiçeği burnunda yeni seçilmiş başkanlardan da seçim propaganda döneminde sundukları projeleriyle yeni hizmetler ve farklı icraatlar beklenirdi.
Evet, muhalefette kalmış olmalarının ve uzun yılların hasret ve susamışlığının da bir neticesi olarak halkın teveccühüne mazhar oldular.
Ne var ki bu beklentiler hemen hiçbir şekilde gerçekleşmedi. Başta İstanbul olmak üzere seçim öncesi halka umut vadeden, mütedeyyin kitleden, sağ kesimden geldiği, dini değerlere bağlı, düzgün aile yapısı imajıyla mensubu olduğu partiye göre çok müspet görünen bir ismin, ağzındaki laf kalabalığının ve kucaklayıcılığının seçim dönemine mahsus olduğunu büyük ölçüde gördük.
Büyük laflarla ortaya çıkan belediyelerin neredeyse hiçbirinin dişe dokunur bir icraatının olmadığı ortada. Yardım faaliyetleri ile isimlerini duyurmaya çalışsalar da bu başkanların şehirlerinin problemlerini çözdüklerine dair bilgi yok.
Suçlayarak devraldıkları belediyelerde geçmişi gölgede bırakacak adım ve atılımlar henüz yok. “Temel Atmama Töreni” de işin cılkının çıktığının bir örneği olarak hatıralarda duruyor.
İCRAATLAR VE TRİBÜNLERE OYNAMAK
Şu ana kadar bu belediyelerde hemen hiçbir icraat değişmedi. İstisnalar kaideyi bozmaz. İçlerinde kucaklayıcı, şeffaf ve halkın yanında olanları ayrı tutuyoruz.
Eskiden bazı başkanlar yolsuzluklarla anılmaktaydılar. Şimdi -başkaları kendilerini geçtiğinden- belki de ortamın getirdiği şartlarla bu iddia pirim yapmıyor. Zaten rant ve nemalanmak meşru bir hak olarak görüldüğünden kimse tınmıyor bile.
Bugün belediyelerin halka yararı olmayan uçuk-kaçık icraatlara para harcadıkları, reklama ve tribünlere yönelik icraatlar peşinde oldukları aşikâr.
Belediye değişimlerinden sonra ülkede temel itibariyle belediyecilik anlayışında yeni bir vizyon ortaya konmadığı gibi, seçilen başkanların da bu anlayışa katkıları olmadı.
Bazı sivri dillilerin icraat yerine birebir polemiklerine şahidiz. Haklı bile olsalar bazı projeler üzerinden didişmeleri dışında iş icraata gelince devraldıkları görevi bir nokta daha öteye götürmediler.
Eski dönemlerin halktaki yorgunluğu sonrası belki sıradan hareketleri bile çok büyük takdire şayan işlermiş gibi görünüyor ama sonuç kocaman bir hiç.
Bugün temsil ettikleri kitlenin, bu ülkenin temel dinamiklerine ve değerlerine yönelik tutumlarının eskisi kadar sert olmayışı, kısmen bunların makul görülmesini sağlıyor. Yoksa belediye başkanları çok iyi icraat yaptıkları için değil!
BÜTÇE GİDERLERİ
Bir belediye üzerinden icraatları örneklendirmek gerekirse; eline geçen tüm imkânları önce kentin basketbol takımına harcayıp bir dönüşüm görmeyince, ikinci icraat olarak bütçe, futbol takımına aktarıldı. Evet, futbol takımı bir yerlere geldi. Ancak diğer taraftan şehrin başta alt-yapı sorunu olmak üzere neredeyse hiçbir sorunu çözülmedi.
Şovdan başka hiçbir getirisi olmayan uluslararası düzeydeki organizasyona ev sahipliği ile kentin tüm gelirleri ve kaynakları bir yere aktarılıyor. Ama kangren olmuş sorunlarda gözle görülür bir değişiklik yok.
Sonuçta bu belediye başkanları falan ilin, falan ilçesindeki bir dergi tarafından “yılın en başarılı belediye başkanı” seçiliyor. Filanca sivil toplum örgütü ya da organizasyonla “yılın yöneticisi” seçilip bununla avunuyorlar. Bu ödüllerin nasıl dağıtıldığı ortada. PR çalışmalarına kurban edilen şehrin sakinleri de her şeyin farkında!
Medya organlarında bol bol boy göstermekle “işini iyi yapıyor” izlenimi verilebilir. Ancak dünya kenti olabilecek bir şehri yoldaki çukurlarla baş başa bırakırsanız “bir şehrin sorununu çözemiyorsunuz, ülkeyi nasıl yöneteceksiniz” diye sormazlar mı?
Kaprislerinizle ve sözde hedeflerinizle değil başarıyla sonuçlanmış projelerinizle haber olun. Yapmanız gereken asli işlerinizle anılın. Polemiklerinizle değil icraatlarınızla gündem olun. Size oy veren ve vermeyen tüm seçmenin taleplerine odaklanın.
İCRAATLAR, BEKLENTİLER VE SONUÇLARI
Evet, seçilen belediye başkanlarına, vaat ettikleri projeler için fırsat tanındı. Halk yeterince tepki göstermiyorsa, başarılı olduklarından değil halen kendilerine tanınan toleransın sona ermediğindendir.
Başkanların birçoğu sadece konser düzenleyen, heykel diken veya tarihe mal olmuş şahsiyetlerin istismarıyla anılıyor.
Alkolün yasaklandığı yere yeniden alkol getirmek ancak zekâ düzeyini ortaya koyar. Dinen yasak olmasının yanı sıra, sağlık açısından da zararlı olduğu için insanlar uzak tutulmalıyken, yasaklanan bir yere zorla alkol getirenler “bunların hepsi sarhoş” algısına hizmet etmiş olur.
2019 belediye seçimlerinden iki buçuk yıldan fazlası geçti, çoğu gitti, azı kaldı. İki buçuk yıldır belediye başkanlarının icraatları değil cumhurbaşkanı adayı olup-olmayacakları tartışılıyor.
Evet, yeni dönemde çok şey vaat edildi. Ama gerçekleşenler; bol bol heykel dikimi, konserler ve unuttuğumuz 28 Şubat post modern darbesini hatırlatan marşlar. Esasen bu marşların içeriğinden çok, darbe çığırtkanlığının sembolü oluşu insanları ürkütüyor. “Bunlar yeniden geleceğine bu halimiz daha iyi” dedirtiyorlar. Umut tacirliğini bırakıp beklentilere cevap verme vakti geldi de geçiyor da.