Sevgili okurlarım, 30 Haziran 1934 gecesi, Adolf Hitler, pek çok üst düzey SA grup üyesinin öldürülmesini emretmiştir. Bu olayda en az 85 kişi, SS ve Gestapo subayları tarafından katledilmiştir. Tarihe geçen bu olay “Röhm Darbesi” veya “Sinekkuşu Operasyonu” ya da “Keskin Bıçaklar Gecesi” olarak da bilinir.
Biz de yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Sedat Peker’in kamuoyuna yaptığı ifşaat, siyasal iktidarın Türkiye’de nasıl kokuşmuş bir düzenin temsilcisi olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Aslında bir suç örgütü liderinin itiraflarından fazlasıyla karşı karşıyayız. Bu henüz sonuçlanmayan bir süreçtir. Fakat kendi içinde de sorunları taşıyor.
A:A muhabirinin soru sormak adına okuduğu bildiri, AKP hiziplerinin derin devlet çatışmasından da etkilendiğini gösteriyor. Derin devlet çatışmaları iktidarın küçük ortağını da etkileyecektir.
Son zamanlarda Türkiye’de yaşananlar, birileri tarafından, daha önceden Almanya’da yaşanan ‘Uzun Bıçaklar Gecesi’ne benzetilse de, yaşanan olaylar arasında çok önemli fark var.
Hitler, derin devleti yok ettiği zaman çok güçlüydü. O yüzden, derin devleti birbirine düşürme gibi bir çabaya ihtiyaç duymamıştır. O, kendisini iktidara taşıyan güçleri, sürpriz bir şekilde bir gecede bitirmiştir.
Kaldı ki, derin devletin üyeleri, bugüne kadar birbirlerine saldırdıklarında bile faaliyetlerini ifşa etmediler. Örneğin; ‘Ergenekon’ yargılamaları zamanında hapiste tutulan Perinçek dâhil hiçbir derin devlet üyesi bu çatışmaları açık etmediler.
Öyleyse bu ‘Susma’ yeminini Sedat Peker neden bozdu?
Bu kendiliğinden verilmiş bir karar olabilir mi? Arkasında bir güç olmadan çok zor. Şimdilik sadece bazı tahminlerde bulunabiliyoruz. Sedat Peker’in arkasında güç, derin devlet değil!
Çünkü Sedat Peker, kendisi dışındaki kanatlarına vuruyor. Peker, derin devleti ifşa ediyor. Peker’in arkasındaki güç; Soylu-MHP ya da Pelikan kanadı da değil, onları da hedef alıyor. Şimdilik ‘Uzun Bıçaklar Gecesi’nin başladığı belirginleşiyor ama sadece bıçakların ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz.
Türkiye, son ve büyük hesaplaşmaya doğru gidiyor!
Bu ülke korkulduğu gibi, bugüne kadar ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı. Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor. Şaka gibi bir dönemde yaşıyoruz. Türkiye’de müthiş bir devlet ve ciddiyet krizi var!
İktidar için yolun sonu görünüyor. Muhalefet özellikle 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arası yaşanan süreçten dersler çıkararak politika üretmelidir. .Milleti çok daha zor günler bekliyor. Zorlukları hep birlikte yaşayarak ilerleyeceğiz.
Seçimlere daha 20 ay var! Endişeye mahal yok. Bugüne kadar her ne olduysa geride kaldı. Seçimlere kadar daha neler olacak neler…Mevsim sonbahar olsa da, umutlarımız taze kalsın!