Ülke döviz krizi ile boğuşurken doğru dürüst ne olup bittiğini kimse anlayamadı. Yakın tarihinde pek çok krizi geçirmiş bir toplum olarak hemen her krizde bir tahmin, beklenti veya senaryo çizilmesine rağmen ilk defa Aralık 2021 krizi hiçbir şekilde anlamlandırılamadı.
Devlet adamlarına düşen görev, gerilimi azaltmak, normalleşme sürecine katkı sağlamak ve güven telkin etmek iken aksine krizi derinleştirmek ve daha fazla tahrik edilmesi krizin vahametini artırmıştır.
Sosyal alanda, siyasal alanda kamplaştırmanın bir karşılığı vardır. Ancak iktisadi alanda ve ülkenin parasının yok olmayla karşı karşıya olduğu bir dönemde bağırıp çağırarak hamasetle iş yapmaya kalkarsanız bedelini önce halk öder, sonra da herkes.
Nereye varacağı öngörülemeyen kriz Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasıyla -şimdilik- duruldu.
EKONOMİDE SÖZ SAHİBİ KİM?
Ülkemiz ekonomisinde maalesef söz sahibi değiliz. Bugüne kadarki bütün krizlerde hükümetler tedbirler, paketler açıklar şöyle veya böyle bir şekilde krize müdahil olurlardı. Ama bugün ülkedeki borsanın yüzde yetmişinden fazlası, dev tesisler, sigorta şirketleri, bankalar ve borsa yabancı sermayenin elinde olduğu için paramızla istedikleri gibi oynuyorlar, sadece seyredebiliyoruz. Hatta şu anda bile dolar bir hafta sonra ne olacak? hiçbir şekilde tahmin etmek mümkün değil.
Son bir aydır yaşananları anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Belki savaş dönemlerinde bile görülmeyecek derece belirsizlik ve karamsarlık dolu bir dönem yaşandı. Bir yandan asgari ücret açıklaması yapılıyor. Daha açıklama Resmi Gazetede yayınlanacağı tarihe kadar 4250'in 250'si gidiyor. Uygulanmaya girmeden yerle bir oluyor. Döviz, altın, borsa yerle bir bütün, bunların hepsini kısa bir süre içinde yaşandı. Bu süreçte kimler ne aldı ne sattı, kim ne kazandı ne kaybetti bilinmez.
KRİZDE YENİ MODEL; PARAYA KAZANMA GARANTİSİ
Geçiş garantili köprü, araç garantili yol, yolcu garantili havaalanı, hasta garantili hastanelere bir yenisi daha eklendi. Görmediği köprülerin, hayatında girmediği havaalanının masraflarını ödeyen vatandaş şimdi de bankadaki mevduat sahiplerini sübvanse edecek. Fakir-fukaranın, asgari ücretlinin sırtına yeni bir fatura daha bindi. Kamuoyunda dalga geçilen “tutuklu garantili hapishane, cenaze garantili mezarlık da yapılır mı?” diye konuşanlar yanılmadı. Hayaldi gerçek oldu, kazanma garantili Türk lirası devreye girdi. “Fakirden alıp zengine verme modeli!”
Kriz; işler iyiyi gittiği, üretim ve istihdamın arttığı, herhangi bir yatırım veya kaynak bulunması ile değil sermaye sahiplerine verilen örtülü rüşvet ve -meşruiyet kılıfı uyduruluncaya kadar- bir çeşit faiz devreye alınarak donduruldu.
Çözüm; en çok yabancı tefecilerin işine yarayacak şekilde faizin sabitlenmesi ve Türk lirası cinsinden parasını bankaya yatıranlara, örtülü faiz ödenerek milletin alın terinin rantiyeci, sömürücü faizci kapitalist sistem yoluyla gerçekleşti.
Paramız, dış güçlerce çok kolaylıkla ve rahatlıkla manipüle edilebiliyor. Özellikle aklı evvellerin doların şu hareketi karşısında tümüyle sanki yeni bir fetih dalgası yaşanıyormuş gibi sevince gark olmalarını anlamak mümkün değil.
ÇÖZÜM, FAİZSİZ KALKINMA VE ÜRETİM EKONOMİSİ
Bugün, üretim perişan halde, ülkede istihdam sorunu hat safhada, borç denizinde yüzülüyor. Böyle bir dönemde dövizin kısmen rahatlaması, işlerin iyiye gittiğinden, ekonominin düzeldiğinden köklü bir çözüm üretildiğinden krizin yok olduğundan filan kesinlikle değil. Mesele yalnızca faizcilere yeni bir güven verildi. Merak etmeyin “yine siz kaybetmeyeceksiniz paranızı ödeyeceğiz” dendiği için iş normale binmiş gibi gözüküyor. Kaldı ki 8 buçuk lira olan doların 13’lere çıkması bir normalleşme midir? Ölümle korkutulan bir hastanın sıtmaya razı olması tabiri bile bu yaşananlar karşısında çok hafif kalır.
Ama ne yazık ki bütün bunları bize yaşatanlar, halkın karşısına çıkıp özür dilemek yerine tebaaları tarafından büyük kahraman edasıyla büyük bir kriz çözmüşler gibi caka satıyorlar.
Evet, bugünden tezi yok ülkenin ekonomik politikaları ve kalkınma hedefleriyle kendine çeki düzen vermesinin zamanı geldi de geçiyor da. Hala içinde faizin her türlüsünün olduğu yeni yeni denemeler fantaziden öte geçmez. Artık bu duruma son verilmeli ve milletin kesesi, ülkenin geleceği deney yeri olmamalıdır.