Sevgili okurlarım! Maraş olayları, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen Alevilere yönelik katliamdır. Resmi rakamlara göre 7 gün süren olaylar sırasında 120 insan öldürülmüştür. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakılmış; 100’e yakın işyeri tahrip edilmiştir. Maraş katliamının üzerinden 43 yıl geçmiştir. Katliamla ilgili 804 kişi hakkında dava açılmış; 23 yıl süren yargılamalarda, sanıklardan 29’u idam, 7’si müebbet hapisle, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapisle cezalandırılmıştır.
Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamamıştır. Sıkıyönetim mahkemelerinin kararı Yargıtay tarafından bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda idam cezaları uygulanmamıştır. Hapis cezası alanların cezası da 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle ertelenmiştir. Daha sonra da serbest bırakılmışlardır. Maraş'ta yaşanan katliam 12 Eylül darbesine sebep olan olaylardan biri olarak görülmüştür. Millî İstihbarat Teşkilatı'na göre olayların başlamasında "Türk-Kürt meselesi" de etken olmuştur. Yaşanan olaylar sırasında bir kadın kocasına der ki, “Beni sen öldür, onların eline koma…”
Şehir, sokağa derin devlet tarafından dökülmüş, kendine ‘milliyetçi’ veya ‘’akıncı’ diyen teröristlerin şiddetiyle yanmaktadır. Milliyetçi ve İslamcı teröristler ‘din-iman’ diye ortaya çıksalar da temel motivasyonları yağma ve tecavüzdür. Bir kadın için, onların eline düşmektense ölmek yeğdir. Ama bu motivasyonu harekete geçiren ‘gerici gruplar’ değildir. Gericilik denen şey de derin devlet tarafından korunan cehalettir. Nasıl ki, Fevzi Çakmak düşman gelince rahat ilerler mantığı ile yol yapılmasına karşı çıkmış ise; egemen ideoloji de ‘okuyan baş kaldırır’ mantığıyla öğrenmeye değil, şartlanmaya dayalı eğitim sistemini uygulatmıştır. Oysa şartlanmak gericiliktir! Türkiye’yi tek mezhepli, tek dinli ve tek etnikli yapmak, Faşist ideolojinin hedefi olmuştur hep. Faşist ideoloji, din konusunda da kendi şeriatını kurmaya çalışmıştır; Dersim Katliamı, 6-7 Eylül Olayları, Varlık Vergisi, bu çerçevededir.
Etnik olarak da böyle! Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) en önemli görevlerinden biri neydi bilir misiniz? Doğu’da kendini Kürt sananları Batı’ya göçe zorlayıp Türk olduklarını hatırlatmak ve o bölgeye dışarıdan Türkleri getirip yerleştirmekti. Amaç; kalkınmayı sağlamak değil, faşist ideolojiyi yerleştirmekti. Faşizm, 1945 yılında yasaklanan ideolojilerden biridir. Faşist ideolojiler dünyada yasaklanmıştır ama Türkiye’de hala birilerinin kafasında taşınmaktadır. O baskıcı ideoloji AKP ile dimdik ayakta ve iktidardadır. Bu yol haritasında kendi yurttaşlarına karşı acımasız bir çark olarak işlemektedir. Aslında Türk vatandaşlığı eşitlik ilkesine dayanmaktadır. Ama toplum olarak eşit vatandaşlığın gereklerini yerine getiremiyoruz. Son 50 yılda çok büyük can ve mal kayıplarına yol açan milli sorunlardan kurtulamıyoruz. Artık ben, sen, o, siz, onlar olmamalı! Artık sadece ‘biz’ olmalıyız. Bizim vatanımız, insanımız, değerlerimiz, çıkarlarımız, sevdamız ve geleceğimiz için, doğal olarak hepimiz Türkiyeliyiz! Ama kaçımız üzerimize düşeni yapıyoruz? Artık yeter! Artık bilinçlenme ve Türkiye’ye sahip çıkma zamanıdır. Dövizlerini bozup, Türk Lirası’na sahip çıkanlara Allah akıl versin. Ortada ciddi bir tezgâh var! İktidarın yaptığı bu hamlenin yurttaşların yaşadığı hayat pahalılığına faydası ne? Türkiye’de meğer kaç çeşit faiz varmış. Fakirin, zengini finanse ettiği başka bir ülke var mıdır acaba?