Sevgili Okurlarım! 2000 yılında yürürlüğe giren 4458 sayılı Gümrük Kanunu’ndaki düzenlemelerle Gümrük İdaresi antrepoculuk faaliyetinden çekilmiştir. Antrepoculuk sahasını ilgilendiren ve mal tesliminde kullanılan ‘Ordino’ Gümrük Mevzuatından çıkarılmıştır. Yeni mevzuata göre, Gümrük İdareleri taşınan yükün fiziki teslim yükümlüsü değildir.
İthalatta taşınan yükün Ordino/Yük Teslimat Formu olmaksızın eşyanın teslim edilmemesi uygulaması özel hukuk alanına giren bir olaydır. Bu çerçevede yapılan yeni uygulama sürecinde, denizyoluyla ithal edilen ve liman işletmelerinin ‘Geçici Depo’ veya antrepolarına teslim edilmiş olan malların taşıyana sorulmaksızın konişmentoda ‘alıcı’ olarak görülen kişilere yükün teslim edilmesi durumları ile karşı karşıya kalınmış, gerçek alıcısına teslim edilmemesinden kaynaklanan sorunlar yaşanmıştır. Ve son 20 yılda sürekli olarak taraflar arasında mahkeme süreçleri yaşanmıştır.
Ayrıca, ağırlıklı olarak Uzakdoğu’dan ithal edilen yükler için münferit ve yoğun hacimde ithalat faaliyeti gerçekleştirmeyen KOBİ kategorisindeki firmalardan fahiş ücretler talep edilmesi, farklı adlar altında (dökümantasyon, Lokal masraflar, termal, organizasyo, parsiyel servis, iletişim vb.) yük alıcısına, bazen navluna yaklaşan masraflar çıkartılması sürdürülebilir ticaretin önündeki engellerden biri olarak ortaya çıkmıştır. Aksine, büyük hacimli ithalat yapan birçok firmadan ‘Ordino’ ücretinin alınmaması gibi hususlar ile de karşılaşılmıştır.
Bu sebeple, denizyoluyla ithal edilerek geçici depo ve antrepolara teslim edilen yüklerin alıcısına tesliminde uyulacak hususlar için mülga Denizcilik Müsteşarlığı – Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü tarafından ikincil düzenlemeler uygulamaya konulmuştur. Ancak fahiş fiyat uygulamaları sebebiyle alıcılar cephesinde yaşanan mağduriyetler engellenememiştir.
Bunun üzerine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nca (Denizcilik Genel Müdürlüğü) yapılan ikincil düzenlemeler ile yük alıcısı, taşıyan, taşıtan, liman işletmecisi, taşıma işleri komisyoncusu, gümrük müşavirleri, gemi acenteleri, ithalat ve ihracatçılar dâhil ilgili tüm sektör taraflarının hak ve menfaatleri gözetilmeye çalışılmıştır. Keza, söz konusu ikincil düzenlemelere yönelik olarak Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın (Denizcilik Genel Müdürlüğü) yetkisi olmadığını gerekçe göstermek suretiyle idari ve adli yargıda davalar açılmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nde açılan davalar sonucunda; her ne kadar emtianın teslimi için gerekli olan ordinoların artık uygulamada geçerliliği kaldırılmış olsa da bu belgelerin hukuki geçerliliği bulunmayan belgelerden olmayıp ulusal ve uluslararası ticaret ve taşımacılıkta yüklerin teslimi için geçerli ve gerekli belgeler olduğu hususunda bir uzlaşı bulunduğu tespit edilerek, ‘Yük Teslim Formları’nın kullanılmasının hak ihlali olmadığına karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, Taşıma Hukuku’nda varış yerine ulaşan malın taşıyan tarafından gönderilene teslimi iki taraflı bir hukuki işlemdir. Bunun için taşıyanın kendi rızasıyla mal üzerindeki zilyetliğini sonlandırarak, alıcıyı zilyet kılması gerekmektedir. Bu teslim işlemine taşıyanın katılmaması, en azından teslimin onun onayı veya talimatıyla gerçekleşmemesi, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olacaktır. Bu nedenle, taşıyanın imzalayarak yükün teslimine rıza gösterdiğini ifade ettiği ’Yük Teslim Talimat Formu’ veya ‘Yük Teslim Belgesi’ yahut ‘Etiketli Konişmento’ veya ‘Ordino’ gibi isimlerle anılan bazı belgeler, ulusal ve uluslararası taşımacılıkta yüklerin teslimi için geçerli belgelerdir.
Bununla birlikte yurtdışındaki uygulamalarda ‘Dalivery Order’ adı ile kullanılan ‘Yük Teslim Talimat Formu’na emsal formlar için ortalama 40-50 USD civarında bir ücret alındığı da bilinmektedir. Öte yandan, Türk Ticaret Kanunu’nun 870. Maddesinde, “Taşıma ücreti, eşyanın tesliminde ödenir. Taşıyıcı taşıma ücretinden başka, eşya için yapılan, duruma ve şartlara göre gerekli olan giderleri de isteyebilir…” hükmü amirdir. Bu doğrultuda, ithal edilerek ülkemize getirilen ve taşıma araçlarından tahliye edilerek taşıyan
veya onun acentesi ya da temsilcisi tarafından ilgili varış yeri terminallerine veya geçici depolama yerlerine teslim edilmiş olan uluslararası ticarete konu yükün alıcıya teslimi için iki koşulun yerine getirilmiş olması gerekmektedir.
Bunlardan ilki, gümrük ithalat beyannamesi ile ispatlanmış olan yüke ilişkin gümrük vergi, resim ve harçların ödenmiş olmasıdır. İkincisi ise, uluslararası ticarete konu malın doğru alıcıya tesliminin sağlanması ve taşımadan doğan malın ve ilgili diğer masrafların temsilcisine/acentesine ödenmiş olmasıdır.
Bu duruma ve şartlara göre, taşıyıcı/taşımacıların Ordino, Yük Teslim Talimat Formu, Yük Teslim Belgesi veya Orijinal Konişmento ya da Etiketli Konişmento gibi isimler adı altında hazırladıkları belge ve verdikleri hizmet karşılığı gerekli olan giderleri isteyebileceği gerçeği izahtan varestedir. Ancak ithalatta ordino ücretinden kaynaklı kavgaların yaşanmaması için, KOBİ kategorisindeki ithalatçı firmalardan fahiş ücretlerin talep edilmesinin önlenmesi ve denetlenmesi önem arz etmektedir.
Ayrıca, taşınan yükün fiziki teslimi uygulaması her ne kadar özel hukuk alanına giren bir olay olsa da, gümrük işlemleri bitirilmiş eşyanın geçici depolama yerlerinden fiziki teslimi sırasında alıcılar ile taşıyanlar arasında ‘Ordino’ ücretinden kaynaklı olarak yaşanmakta olan kavgaların sona erdirilmesi açısından, Gümrük İdarelerince uygulanacak prosedürün de Gümrük Mevzuatında açıkça belirtilmesinde zaruret olduğu düşünülmektedir.