Topluma ve dine hizmetleriyle ön plana çıkmış, ahirete göçmüş, isimleri bilinmeyen pek çok kahraman vardır. Bunlardan biri de merhum Ahmet Garip Hoca’dır.

Günümüz imam-hatiplerine örnek olması açısından vefat yıldönümünde hocamızın hayatından kısa kesitler aktarmaya çalışacağız.

Ahmet Garip Hoca, Adana ili merkez Yüreğir ilçesi Zincirli cami imam-hatibiydi. Şahsiyet olarak, halim-selim ve güler yüzlü bir insandı. Mütebessim çehresiyle her daim çevresine moral verir, pozitif enerji saçardı. Sakin kişiliğiyle tanınır ve sorunlara pratik çözümler üreten özelliğiyle bilinirdi.

Simasındaki karşı tarafa güven telkin eden hali ve mütevazi tavırları, hayatının diğer yönlerine de yansımıştı.

Ahmet Hoca’nın sıcak ve samimi yaklaşımı ve her kesimle münasebet içerisinde olması, farklı kültür ve görüşteki insanların çevresinde toplanmasına vesile olmuştur.

ZİNCİRLİ CAMİİNDE İLİM VE İBADET

O zamanlar bölgedeki Zirai Donatım Camisi gibi büyük camiler bulunmasına rağmen Zincirli Camisi merkez gibiydi.

O yıllarda nüfusun azlığına rağmen hemen her vakit Zincirli Camisi dolar taşardı. Adana’nın o günkü yapısı düşünüldüğünde bu kadar kalabalık cemaat nereden-nasıl toplanıp geliyordu bilinmezdi. Vakit namazlarında, adeta harem-ı şerifte kılınan namazlar gibi haz duyulurdu.

Hocamız, vakit namazlarında ezan okunduktan sonra namazın sünnetini kendi odasında kılar, sonra olgun ve vakarlı adımlarla camiden içeri girerdi.

Müezzin de hocayı görünce kamet getirmeye başlar, kamet getirildiğini duyan herkes ayağa kalkarak dönüp hocayla göz teması kurardı.

Kendisi cemaatin içinden süzülerek öne doğru yürür, mihraba geçer ve namazı kıldırırdı.

Ahmet hoca her daim gözleriyle cemaati süzer, kendisiyle konuşmak isteyene yönelir, derdi olanları dinler, olanlarla ilgilenirdi.

Odasında herkesi cezbeden bir de kütüphanesi bulunurdu. Burası adeta hayatın merkezi gibiydi.

İnsanlar sık sık buraya gelir, hocaya sorular sorar ve ortamın manevi atmosferinden yararlanırlardı.

İlimle uğraşanlar Ahmet Garip Hocanın odasında ders mütalaası yaparlardı. Avam taife diyebileceğimiz cemaat ise caminin önündeki kamelyada çay içer, muhabbet ederlerdi.

Caminin içinde zaman zaman zikir halkaları oluşurdu. Bu yönüyle cami, adeta sofilerin ve dervişlerin karargâhını andırırdı.

Zincirli camisi, itikafa girmek isteyenlere de ev sahipliği yapardı, Ahmet Hoca itikafa girenlere Allah’ın misafiri olduklarından hareketle özel itina gösterirdi.

Zincirli Camisi’nin üst katında gündüzleri kadınlar bölümü boş olduğu için buraya yataklar serilir, itikafa girenler bu kısımda istirahat eder ve itikaflarını tamamlarlardı. Bu yataklar, ramazanın son gününe kadar her gün ikindi namazını müteakip toplanır, teravih namazından sonra tekrar serilirdi.

Ahmet Hoca, görev yaptığı camide herkese Kur’an öğretirdi. Küçük çocuklar, çevredeki esnaf, iş sahipleri ve yaşlılar Kur’an öğrenmek için buraya gelirlerdi.

ZİNCİRLİ CAMİSİNİN SOSYAL YÖNÜ

Zincirli camisinin yanında çay ocağı, cami çıkışında da seyyar satıcılar bulunurdu. Caminin kapısı tam anlamıyla herkese açıktı. Özellikle çay ocağının konumu son derece ilgi çekiciydi.

Yağmurlu günlerde caminin hemen girişinde bulunan odada oturulurdu. Esasen çayhane burasıydı. Cami müştemilatı olarak toplantı odası şeklinde inşa edilmişti. Bu oda Avrupa’da gurbetçi vatandaşlarımızın hemen her camisinin yanında bulunan sosyal fonksiyonu olan oda statüsündeydi. Güneşli ve açık havalarda ise mutlaka dışarıda oturulurdu.

Ahmet Hocamız adeta mevlit okutan ev sahibinin tüm misafirleriyle ilgilendiği gibi burada oturanların yanına gelir, hal hatır sorar ve onlarla sohbet ederdi.

Zincirli camisinde cuma günlerinin ayrı bir önemi vardı. Cuma namazını müteakip zannederdiniz ki büyük bir pazar kurulmuş, caminin karşısında bulunan boş araziyle birlikte herkesin toplandığı büyük bir panayır yeri gibi olurdu. Tablacılar ve arabacılar, eşyalarını sıra halinde dizer, camiye girer, çıkışta da satış yaparlardı.

Yere çuvallarıyla malzemelerini getirip serenler, eski tip pikaplarıyla ve tablalarıyla ürünlerini getirenler, terlikçiler, meyve-sebze satanlar, giyim eşyası satanlar, kısacası ne ararsanız bulunurdu.

Cami ve çevresinde; cami cemaatinden ve çeşitli sosyal çevrelerden farklı mesleklere mensup insanları görmek mümkündü. Civarda bulunan kamu kurum ve kuruluşlardan üst düzey temsilciler, bürokratlar, iş adamları, emekliler ve halk oraya gelirdi.

Farklı mesleklere mensup insanların buraya gelmesinde caminin konum itibariyle Karşıyaka’nın merkezinde yer almasının muhakkak etkisi vardı. Ancak Ahmet Garip Hoca’nın burada bulunmasının tesiri çok daha büyüktü.

VEFATI

Ahmet hocamın yaşantısı gibi vefatı da bize ders verir niteliktedir. “Kişi yaşadığı hal üzere ölür ve öldüğü hal üzere haşrolunur.” (Münâvî, Feyzü’l-kadir Şerhu’l-Câmi’s-sağîr, 5/663). "Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” (bk. Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 1/332, 7/375, 8/431) sözlerinde ifade edildiği gibi kendisi son nefesine kadar örnek bir hayat sürmüştü.

“İslâm’da bir âlimin ölümü, gece ve gündüzün birbiri arkasına geldiği sürece boşluğu doldurulamayacak bir kayıptır.” (Dârimî, Mukaddime, 32). Ahmet Hoca, 1989 yılında Ramazan ayında, Kadir Gecesinde teravih namazını kıldırırken rahatsızlandı. İlk müdahale Karşıyaka Devlet Hastanesi’nde yapıldı, bir gün sonra da Balcalı Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Elif gibi dimdik bir hayat sürdü ve örnek şahsiyetiyle aramızdan ayrılarak ebedi aleme irtihal eyledi.

Zincirli Cami imam hatibi Ahmet Garip Hoca, 40 yılı aşkın görev yaptığı imamlık mesleğinden, emekli olduğu gün vefat etti. Özetle yaşayan bir sahabe gibiydi. Kabri Adana Buruk Mezarlığı’ndadır. Mekanı cennet, makamı âli olsun.