İktidarın tarım politikasızlığı açlığa yol açıyor. Ülke nüfusunun %1’i çok mutlu iken %30’u aç, geri kalanı ise çok mutsuz…
İktidar bu kötü gidişatı durdurmak için hiçbir araca sahip değil. Bu acil durumda emirler yağdırmak, market denetlemek dışında bir çalışması da yok. Yöneticilerin marketler düzeyinde çözüm araması, ülkenin üretim krizi yaşadığını fark etmediğini gösteriyor. Hem de sadece tarım değil, endüstri de 20 yıldır gelişmiyor. Tersine başka ülkelere taşınan tesisler söz konusu. Beyin göçü de sanayinin önemli açığı.
Aşırı sömürgeleşme, üretim açığı, borca dayalı tüketim toplumuna özendirilme, ülke ekonomisini sürdürülemez boyuta getirmiştir. Öyle görünüyor ki, yöneticilerde çözüm üretecek araçlar geliştirmedeki yetersizliğin yanında anlayacak zekâ da yok.
Çünkü Çin’de problem yaşadığında “Avrupa’nın üretim merkezi olacağız” diyorlar. Oysa tarım dışı ihracatımızın çoğunu, Çin ürünlerinin montajı oluşturuyor. Olmayan endüstri ile üretim merkezi olmak, ekmeden biçmeyi ummak gibi bir şeydir.
Allah aşkına söyleyin: böyle bir ekonomi anlayışı olabilir mi?
Korkutan bir faktör de ne yazık ki muhalefet de üretimden hiç söz etmiyor! Babacan gibi iktidardan kopanlar borç bulmanın kolay olduğu dönemi parlatıyor. Diğerleri de kendileri iktidara gelirse para akacağını söylüyorlar. Zaten problem dış para akışından kaynaklanmıyor mu?
Bir ekonomiye herhangi bir kaynaktan para girerse, o ekonomi tekrarını bekler. Bu ekonomik sistemin mantığından kaynaklanır.
Merkez Bankası politika faizini 5. Kez yüzde 14’te sabit tuttu, dolar 16,46’yı gördü. Son iki haftadır hızla eriyen lira, dolar karşısında bu yıl yüzde 19’luk kayıp vermiştir. Dövizi kontrol etmek her gün biraz daha zorlaşıyor.
Türk Lirası’ndaki değer kaybı, garantili köprü ve yollar için döviz cinsinden yapılan ödemeleri de arttırmıştır. Yavuz Sultan Selim, Osmangazi ve 1915 Çanakkale köprülerinin günlük garanti maliyeti 48,7 milyon liraya yükselmiştir. Üç köprünün kazığı gittikçe büyüyor!
Ayrıca, Türk ekonomisindeki bozulma, 2022’de 400-600 milyar TL arası bütçe açığının yaşanmasına neden olacaktır. Bu açık ‘gerekirse para basılıp ödenir’ düzeyini aşacaktır. Döviz kuru atakları kadar bütçe finansmanı da resmi enflasyonu 3 haneye taşıyacaktır.
Yukarıdaki örnekler ve benzeri sebeplerle ülke borç bağımlısı olup, faiz bataklığına saplanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk ekonomisini batırmıştır. Türkiye, cumhuriyet tarihinin en kötü yönetimi ve yöneticisinin elinde cehenneme dönmüştür.
Dış basından okuduğumuz manşetlere göre; Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılışı 20 yıllık Ak Parti iktidarı yüzünden olmuştur. Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, çevresini daha çok besleyebilmek adına zavallı Türk halkını her gün başka bir yalanla kandırıyor. Bu yüzden Erdoğan monarşisi ülkeyi iflas ettirmiştir. Sırf bu yüzden Erdoğan, Türk tarihinde halkı unutup ailesine ve çevresine çalışan tek lider olarak hep kötü anılacaktır.
20 yıllık kâbusundan bir türlü uyanamayan Türk halkı, 1950’li ve 1960’lı yıllarından daha da gerilemiştir. Erdoğan yönetimindeki Türkiye, dünyadan 300 yıl uzaklaşmıştır. Hiç kuşkumuz yok: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uygulandığı 2018-2023 dönemi, tarihe ‘Cinnet Devri’ olarak geçecektir.
Türkiye, 2023’de yapılacak seçimlerinde çok ciddi değişimlere gebedir. Ancak seçimlerin demokratik bir ortamda yapılacağı şüphelidir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çok değerli bir kişidir ama büyüklük gösterip cumhurbaşkanı adayı olmamalıdır. Çünkü zamanında veya daha erken yapılacak seçimler; Türkiye’nin kaderini belirleyecektir ve riske atılmayacak kadar önemlidir!