Sevgili Okurlarım! Türkiye çok uzun bir zamandır sağ partilerle yönetiliyor. Buna tek parti zamanı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de dâhildir. Hatta 1938-1945 arası Türkiye’de ‘milli şef’ dönemi yaşanmıştır. Tıpkı İtalyan faşist, Alman Nazi rejimleri gibi…
Dünyanın anti-faşist değişimine ayak uydurup çok partili döneme geçmek zorunda kalınca da Demokrat Parti (DP), CHP içinden doğmuştur. Kimlik bunalımına düşen İnönü ‘ortanın solundayız’ dediyse de CHP hep bir sistem partisi olmuştur.
Deniz Baykal’ın uçkur düşkünlüğü hakkında yıllardır çok şeyler söylenmiştir. Hatta adı dillere destan bir genel sekreter yardımcısının O’na kadın bulduğu da bilinir. Daha sonraki yıllarda bu işi Korkmaz Karaca adlı bir danışmanın devam ettirdiği anlaşılıyor. Sedat Peker’in açıklamalarından, bu zaafı nedeniyle şantaja maruz kaldığı ve Türkiye’nin kara tarihinde rol oynadığı görülüyor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da sık sık Baykal’ı aratmayan şapşallıklar yaptığı görülüyor. Örneğin: “tıpış tıpış gidecekler’, “anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz’ gibi. Ayrıca Meclis’te ‘hayır’ oyu kullanacağını söyleyen vekilleri de tehdit ederek demokrasi ile ilgisi olmadığını göstermiştir.
Bugünlerde gene Meclis’e gelen vekil dokunulmazlıklarını düşürme konusunda “hodri meydan” demesi de, aslında bu şapşallıklardan biridir. Birçok vekilin vekilliği düşürülecekken konuyu kendi üzerinden tartışılıyor gibi gösteriyor. Oysa bu onun şahsi ile ilgili bir mücadele değil, Meclis’in itibarı ve muhalefetin yok edilmesi konusundaki planın bir parçasıdır. Kılıçdaroğlu da bunun bilmiyor olamaz!
Kılıçdaroğlu’nun daha önce yaptığı şapşallıkları pekiştirecek şekilde davranması tesadüf olamaz. Amacı HDP’ye karşı operasyona kedisi tartışılıyormuş gibi ‘evet’ demektir. Bunda “Adalet Yürüyüşü Şovu” da fayda etmeyecektir.
CHP, ülke geleceği için hiçbir çözüm öneremeyen bir düşkünlerevine dönmüştür. İktidar çoktan kaybetti ama alternatifi CHP değil. CHP’de düzelme umudu da yok. Çünkü CHP’nin düzelmesi için girişimde bulunan gençler olduysa da yaşlılar ne kendileri çalışıyor ne de gençlere izin veriyor. Gençler partiye girince bürokratik bir hiyerarşi içinde Türkiye’nin en siyasi muhafazakâr partisi içinde kendilerini ifade edemiyorlar. Dedikodu dışında hiçbir şey üretmeden kendini övüp duran yaşlılara (kadrolular) katlanamayıp vazgeçiyorlar.
Çok genç değilim ama 2000’li yıllarda ben de denedim, bana da çok anlamsız geldi. Geçmişte yapılan tüm hatalara sahip çıkan bir parti Türkiye’nin geleceğini kurgulayamaz. Özeleştiri yapmadan hiçbir örgüt kendini düzeltemez.
Kılıçdaroğlu’nun, Deniz Baykal gibi bir rezile “Atatürk’ten beri geçmiş tüm genel başkanlar….” diye sahip çıkması, aslında Atatürk’e de hakarettir. Siyasi gericiliğinin de devam edeceğini göstermektedir.
Lamı cimi yok! CHP’de siyaseti tıkayan yaşlı kuşak biran önce yerini gençlere terk etmelidir. Gençler geleceklerini şekillendirme hakkına sahiptir. Bu nedenle 100 yıllık partiler değil, yeni oluşumlar gerekir.
CHP; halkın hafızasında yer etmiş ağır suçların sahibidir. Bu nedenle, çoğu kerhen oy veren %20-24 oy oranı içinde dönüp duracaktır. Zaten parti yönetimindeki yaşlıların iktidarı almaya ne niyetleri ne de cesaretleri yoktur!
Türkiye’de Erdoğan dönemi bitti, bitiyor ama Erdoğan’ın alternatifi Kılıçdaroğlu değil. Türk milletinin, Millet İttifakı’na iktidarı devredeceği de belli değil. Dostluklar gerçek kişiler arasında kurulur, siyasi partiler arasında değil. Bugün dost görünenler, belki bir gün düşman olabilirler. O yüzden, Türkiye’nin geleceği ümitsiz!