Sevgili okurlarım! Biliyorsunuz, New York’ta yapılan 36 katlı bina, Beştepe’deki en büyük saray gibi Türkiye’nin en büyük diplomatik Misyon binasıdır. Amerika’daki bu Misyon binası da en büyük konvoy da bana çok anlamsız hatta gülünç geliyor.
Nedenine gelince: Arabesk bir görgüsüzlükle, Alman ve Amerika yapımı araç filosu ve korna sesleriyle sanki New York’u fethettik…
Her nedense bizler konvoy yapmayı çok severiz; düğünlerde, maçlarda, asker uğurlamada, sünnetlerde hep yaparız. Bir de 36 katlı lüks binayı açınca ‘yerli ve milli’ duygularımız çok kabardı. O parselasyonun en yüksek binasına sahip olduğumuza göre, sanki herkes “Vay be! Türkiye en yüksek devlet” diyecekler diye bekledik. Fakat ne yazık ki dünya artık zarfa değil, mazrufa bakıyor.
Örneğin: 3000 koruması olan partili cumhurbaşkanımızı 3 koruması olan İngiltere başbakanından aşağı tutuyorlar. Oysa biz İngiltere başbakanının yolunu kesip, zorla gökdelenimize sokup görüşebiliyoruz.
Neymiş efendim, bizim milli gelirimiz 700 milyarmış, onlarınki ise 2,7 trilyonmuş. Bu istatistikçiler yüzünden her şey para hesabı oldu. Pis Batılı kapitalistler New York’taki binamızın değerini bile bilmiyorlar. Bize biraz borç verseler daha ne binalar yaparız, değil mi?
Zaten Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan da CBS kanalına yaptığı röportajda, “ABD; Türkiye gibi değil, çok güçlü bir ülke” diyerek, bu onurlu ülkeyi aşağılamadı mı?
Aslında partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, 36 katlı binanın geleneksel Türk motifleriyle süslendiğini söylese de cam binada öyle bir şey görünmüyor. Sanırım alt kısmına yapılan geometrik motifli cephe kaplamasını kastediyor. Onlar da oryantal Doğu kültürü dedikleri Ortadoğu kültürü. Amerika’daki cam binada gurur aramak yerine, Anadolu’da fabrika yapıp üretimde gurur aramak gerekmez mi? Çünkü el âleme borçlanıp el âlemin ülkesine yapılan binanın halka getirisi olamaz, olamaz. .
Ama bu açılış ziyareti, bizim “Gelmeyin” dendiği halde gittiğimiz ilk ziyaret değil. Öncekilerde yalvar yakar bir resimcik çektirebilmiştik hiç değilse. Bu sefer “Joe Biden” ikna edilemedi. Önünden geçip gitti de 36 katlı ‘milli gururumuz” olan binaya bir uğramadı. O kadar kitap bastık, bedava dağıtıyoruz, onu bile almadı.
Bilirsiniz, “Fazla naz Âşık usandırır” derler. Eğer “Biden” aşkımıza karşılık vermez ise “Putin” var. İkisinin arasında gide gele ikisini de mi soğuttuk ne? Putin, askerlerimizi bombalayıp 36 er kayıp verdirdiği halde gidip kapısında beklemedik mi?
Rusya Devlet Başkanı Putin ile Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında Karadeniz kıyısındaki Soçi’de yapılan zirve uzun süredir iki ülke arasında biriken sorunlar nedeniyle son yılların en önemli görüşmesi olsa da, ABD Başkanı Biden ile iyi başlamayan ilişkinin, Suriye olayları yüzünden Rusya Lideri Putin ile pozitif bir sonuçla bittiği de söylenemez.
Bizimki ah biraz Rusça ya da İngilizce bilse de zirvede tercüman da olmasa ne iyi olurdu. Çünkü Reis dışında herkes şüpheli şahıstır. Damat Paşa’nın bir zamanlar buyurduğu gibi “Allah sonumuzu hayreylesin!”. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…
Bir İmam-Hatip mezunu, alın teriyle çalışarak; 7 gemi, 5 restoran, 1 vakıf, 3 yalı, 8 şirket nasıl alabilir? Biri bana açıklasın lütfen!