Sevgili okurlarım! 2013’teki Gezi Direnişi’ne ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı davada 25 Nisan’da karar çıktı. Son savunmalarını yapan sanıklar, “Siyasi ve ideolojik saiklerle hazırlanan komplo” dediler.
Mahkeme, Osman Kavala’ya “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 7 sanığa ise 18’er yıl hapis cezası verdi. Tutuksuz yargılananlar Silivri’ye gönderildiler.
Karar tepkilere neden oldu. Uluslararası Af Örgütü, “İnsan haklarına darbe” açıklaması yaptı!
Önce CHP liderini, HDP eş-genel başkanını ve TİP genel başkanını dinledim. Daha sonra DP liderini, İYİ Parti genel başkanı Akşener'in grup konuşmasını izledim. 6’lı MASA üyesi diğer parti liderlerinin, Karamollaoğlu'nun, Babacan'ın, Davutoğlu'nun, Gezi Davası skandalı hakkındaki mesajlarını okudum. Saydığım sekiz muhalefet partisinin sekizi de, kendi üslup ve meşreplerine uygun biçimde, yargı eliyle işlenen hukuk cinayetine tepkilerini dile getirdiler.
CHP'den DP'ye ve İYİ Parti'ye, TİP'ten HDP'ye, SP'den DEVA ve GP'ye hepsini kutluyorum. Dirayet ve metanetlerine şapka çıkarıyorum.
Mahkûmiyet kararının vicdanlarda yeri yoktur. Onlarda halk vicdanının sesini duyurdular. Bir yurttaş olarak onlardan beklediğimiz haysiyetli duruşu gösterdiler, umutlarımızı güçlendirdiler. Adalete ve özgürlüğe susamış milyonlara güven ve cesaret kazandırdılar.
Ve özellikle Sayın Akşener'in usta hitabet stratejisiyle ve tarih bilinci desteğiyle son bölümde doruğa çıkan salvolarını dinleyince, bir kere daha inandım ki, İktidar ve çıkar peşinde her zulmü ve yolsuzluğu yapmak üzere gözü dönmedikçe ve "beka kuruntusu" kılıfında iktidar kırıntısı paylaşmak üzere sözünden dönmedikçe, insandan umut kesilmez!
Siyasi ve ideolojik saiklerle hazırlanan komplo teorileri tarafsız bir gözle olayların incelenmesini, nesnel değerlendirme yapılmasını engellemiştir. Olguları gerçeklikten koparıp onlara keyfi biçimde sübjektif anlamlar yüklemiştir.
Gezi Direnişi; dayanışmaya, barışa, kardeşliğe ve demokrasiye adanmış bir millet hareketidir. Adaletsiz güç zalim, güçsüz adalet acizdir. Siyasi davaların ömrü, arkasındaki siyasi güç kadardır. Bu zulmün ömrü elbet bir gün bitecektir. Zalimler efradıyla, milletimizin hayatından temelli gidecektir ve bu ülkede adalet yeniden tesis edilecektir.
Gezi özgürdür, Kavala özgürdür! Yargı iktidarın sopası değil, adaletin terazisidir. Hak ve adalet duygusu, bir toplumun varlığı, dirliği ve birliği için şarttır. Demokrasilerde hak ve hukukun en yüce bekçisi bağımsız ve tarafsız yargıdır. Özgürlüklerin ve siyasi ahlakın iktidar elinde can çekiştiği yerde, hukukun üstünlüğünü ve insanlık vicdanını egemen kılacak biricik güç yargıdır.
Demokratik cumhuriyette yargı, kendisine ulus tarafından emanet edilen adalet terazisini, ezilenler ve muhalifler üzerinde sallanan bir iktidar sopası olarak değil, adalete susamış yurttaşların hak
ve özgürlük güvencesi olarak kullanmak durumundadır. Aksi halde yurttaşların özgür iradesine dayanan bir ulusal egemenlikten de, meşruiyetini ulusal egemenlikten alan çağdaş bir yargı sisteminin saygınlığından da söz edilemez.
Türkiye’yi, siyasi iktidar sahibi bir avuç oligarkın keyfine esir düşmekten ve giderek hızlanan adımlarla hukuksuz bir karanlığa sürüklenmekten ancak yurttaşların onuru, bilinci ve ortak direnci esirgeyebilir ve esirgeyecektir. Çünkü Türkiye böyle bir esarete müstehak ve mahkûm değildir.
İşte buraya yazıyorum: bu kumpası kuranlar, beraat etmiş Gezi’yi yeniden yargılama talimatı verenler tarih önünde hesap verecektir. Gelecekte bir gün ve mutlaka Gezi’nin hesabı sorulacaktır!