Az bilinen bir tarikata, ‘Stilitler Tarikatı’na da ev sahipliği yapmış olan Aziz Simeon Manastırı, Antakya’ya 16 kilometre uzaklıktaki Samandağ’da, Aknehir beldesinde ve denizden 479 metre yükseklikte bir tepe üzerindedir.

Aziz Simeon, kendini tamamen dine verip bir sütunun üstünde yaşamıştır. Samandağ onun adının Arapçası olan Cebel Saman’dan gelmektedir. Tıpkı, Akdeniz ile Atlantik arasında yer alan Cebelitarık’ın Komutan Tarık Bin Ziyyad’dan gelmesi gibi… Tarihi Manastır, gerek yağmacılar gerekse ilgisizlik yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Terk-i Dünya Tarikatının merkezi olarak bilinen ve Hatay’ın en önemli manastırlarından olan St. Simeon Manastırı içinde, kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer mimari kalıntılar bulunuyor. Bir buçuk metre eninde, 10 metre yüksekliğindeki bu sütuna tırmanmak için taş bir merdiven kullanılırmıştır. Merdivenin kalıntıları günümüze kadar gelmiştir. Erken Hıristiyanlık döneminde çeşitli mucizeler gerçekleştirdiği söylenen Genç Simeon nedeniyle üç kiliseyi barındıran manastır kompleksi Hatay’ın önemli bir hac merkezi olmuştur. Aziz Simeon’un yemeğini yediği, uyuduğu, kısaca tüm ömrünü geçirdiği sütunun kalıntılarını günümüzde görmek mümkün. Genç Simon Manastırı, Antakya´nın 45 kilometre doğusunda ve Suriye´de bulunan yaşlı Simon Kalesinden yaklaşık 100 yıl sonra inşa edilmiş. Yani manastırın bir örneği de Suriye´de bulunuyor.

Stilitler Tarikatı’nın kurucularından olan Aziz Simeon’un hikâyesi ise şöyle:

GENÇ AZİZ SİMON MANASTIRI (STİLİT): 521-592

"Stilit" ismi 4. ve 6. yüzyıllarda, taş sütun (stulos) üzerinde yaşayan Hıristiyan keşişlere verilen bir isimdir. Aslında bu yaşam tarzı, putperest dönemde, erkeklerin yılın belli aylarında Tanrıya yakınlaşmak için belli bir süre yüksek taşlar üzerinde beklemesi şekliyle zaten vardı. Hıristiyan dünyasında bu süreci başlatan Büyük Aziz Simon'dur (390-459). Bugün hala, Suriye'nin kuzeyinde Halep'ten fazla uzakta olmayan bu muhteşem manastırın işçiliği hayranlık uyandırmaktadır.

Genç Aziz Simon Büyük Aziz Simon'un bir takipçisiydi.

Azizlerin hayat hikayelerinin yazıldığı BIOS'daki kendi özgeçmişinde, muhtemelen 521 tarihinde Antakya'da doğduğu ve Yuhanna ile Marta'nın çocuğu olduğu yazılıdır. İki yaşındayken "Vaftizci Yahya" kilisesinde Simon adı verilerek vaftiz edildi. 526 yılında meydana gelen depremde babasını kaybetti ve o sıralarda Simon hala bir çocuk iken erdeme ulaşacağı yolda aydınlanmaya başladı. Simon Asi nehrinin kıyısında bulunan, vahşi ormanlar ve yırtıcı hayvanlarla dolu olan tepelerde yaşamaya gitti. Arşimandrit Yuhanna'nın önderliğinde rahiplerin olduğu bir manastıra katıldı. Simon 6-7 yaşlarındaydı, Tanrı'ya adanmışlıkla geçen yaşamı ve hastalıkları iyileştirmedeki gücü halkı hayrete düşürüyordu. İşte o yıllarda, Yuhanna'nın yanında küçük bir sütun kaidesine çıkarak "stilit" hayatına başlar.

Bu yaşam tarzı, 500 m. yükseklikte, kendi yönetiminde inşa edilen manastırın tam ortasında bulunan sütuna, 551 yılının Pentekost bayramında çıkmasıyla devam eder. Bu manastırın kalıntıları günümüze kadar gelmiştir. Manastır, bir hac yeri olarak insanların yoğun akınına uğruyordu.

Simon aracılığıyla meydana gelen sayısız mucizelerden dolayı o bölgeye "Harikalar Dağı" adı verildi.

Antakya'dan 18 km uzaklıkta bulunan manastır haç şeklinde bir yapı olup değişik özelliklere sahip, üçer nefli üç kilise içermektedir. Klasik tarzda yapılmış ilk kilisenin zemininde mozaik kalıntılar hala görülebilir. Kilisenin ön girişindeki bir mezarda bulunan Theotokos'a yapılan bir yakarmadan dolayı kilisenin Meryem Ana'ya adandığını söyleyebiliriz. Kutsal Ruh'a (Kutsal Üçlüğe) adanan merkez kilise (ikinci) sütunları, sütun başlıkları, arşitravları ve kemerleriyle daha orijinal ve görkemli bir tarzda yapılmıştır. Azize Marta'ya adanan ve daha sade bir şekilde inşa edilen üçüncü kilise martirium 'idi (martirium bir din şehidinin gömülü olduğu binalara verilen isimdir). Aziz Simon öldükten sonra cesedi, annesi Marta'nın mezarının yanında gömüldü. Manastır ile üzerinde yaşadığı taş sütun dağın tepesinin oyulup kesilmesiyle elde edilmiştir. Ortada, ziyaretçiler için, Simon'un üzerinde yaşadığı yüksek sütundan vaazını dinleyebilmeleri için sekizgen bir alan oluşturulur. Karşısında, rahiplerin evlerinin ve gereksinmelerini karşılayacakları yapıların da bulunduğu birinci kilisenin yanında küçük bir vaftiz yeri bulunmaktadır. Duvarları, sarnıçları ve yer altı yapıları ile son derece orijinal bir yerleşim birimi olan bu manastırın yaşamı, Haçlıların, 1268'de bölgeden ayrılmalarından sonra sona erer.