Ülkede sorunların temelini teşkil eden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde başkanlık seçimi için yüzde 35 veya 40+1 gibi bir oran yeterli olup birinci turda bu oyu alan seçilseydi ülkede partiler arası ittifaklara mecburiyet kalmazdı.

Bugün bu oranı bir partinin tek başına alması neredeyse imkânsız olduğundan herkes başkasına mahkum vaziyette. Kaldı ki herhangi bir parti tek başına veya ortağıyla beraber yüzde 49 oy alsa bile 50’i aşamadığı sürece aldığı oy, bir işe yaramıyor.

Aslında seçim sistemiyle ilgili gün yüzüne çıkan sorunun temelinde, oy potansiyeli gittikçe eriyen ortağının kendisine ayak bağı olduğunu düşünen bir iktidar var. Bu nedenle esaretten kurtuluş olarak böyle bir fırsat kollaması normaldir. Sorun da seçilmenin meşruiyeti ya da adalet, hukuk veya çoğulculuk değil sadece tek başına seçilebilmektir.

Yıllarca birbirlerine en ağır hakaretleri yapan ortaklar, 50+1 zorunluluğu ve dayatması nedeniyle görüntüde ebedi birliktelik ve sorunsuz dost görüntüsü verse de karşılıklı çıkar ilişkisi zemininde buluşulduğu aşikârdır.

ORTAKLIK MI ZORUNLU BERABERLİK Mİ?

Büyük ortak açısından tek kazanç; 50+1 dayatmasını aşmış olmak. Yani aslında görünürde karşılıklı kazan kazan oyunu oynanıyor. Seçilme şartı 40 gibi bir orana inerse ortağa ihtiyaç kalmayacağı hesaplanıyor.

Küçük ortak için ise iki önemli husus var. Birincisi; hayatiyetini sürdürmesi, ikincisi; kadrolaşabiliyor olması.

Ancak ittifak ortaklarından büyüğünün içi kemiriliyor, farkında değil. Tabanı çoğunlukla ümmetçi anlayışla İslam kardeşliği zeminine oturan, ırk ayrımı gözetmeyen bir yapıya sahip iken, Türkçülük ideolojisi üzerine kurulu ortağın peşine takılınca tabanının aksine bir yörüngeye doğru gidiyor.

Malumdur ki İslam, yapı itibariyle herhangi bir ırk üzerine yapılan politikayı ve etnik ayrımcılığı doğru bulmaz, inananlar kardeştir. Sıradan bir imam hatipli bile bunları çok iyi bilir. İslami hassasiyeti yerine etnik esasa dayalı söylemlerin ön plana çıkarılması, ortağa ve ortağın tabanına yaranma gayretinden başka bir şey değildir.

MİLLİLİK VE MİLLİYETÇİLİK ARASINDA GENÇLİK

MHP tabanı her dönemde kendini devletin asli sahibi olarak görse de AK Parti ile iş birliğini doğru bulmuyor. Alternatifin var ve “İyi” olduğu bir yerde ideolojik zemin üzerine kurulu bir yapı, menfaat ilişkisine girdiği zaman çöküşe geçer.

Bazı aklı evvellerin “millilik-milliyetçilik ortak paydasındaki gençlik aynı çatı altında buluşuyor” gibi çekilen operasyonu aklamaya yönelik ifadeleri kimseyi aldatmasın. Bazıları reddi miras yapsa da İslami gençlik olarak bilinen kitle, sayelerinde ırkçılığa doğru evirilmiş durumda. Günümüzde gençler açısından İslamcılık değil, Türkçülük ideal hedef haline gelmeye başladı.

Evet, soru şu: AK Parti kendi tabanının aleyhine iş birliği yaparak ve tabanını kaybetme riskini göze alarak neden bindiği dalı keser?