Günlerdir Rusya saldırıyor, Ukrayna direniyor. Zelenesky kaçacak deniyordu ama hala ülkesini yönetiyor. NATO’ya üyelik için başvuruda bulundu; NATO, Ukrayna’ya hem askeri hem milyonlarca avroluk yardım yapıyor. Batılılar, şimdi de Zelenesky üzerinden bir kahramanlık yaratıyorlar. Zelenesky ülkesinin bağımsızlığını istiyor olsa yerden göğe kadar haklı olabilirdi. Ama Zelenesky bağımsızlık yanlısı değil, Batı yanlısıdır. Batı ise onları Rusya’yı kötü göstermek gibi ucuz amaçlarla harcıyor.
Zelenesky ülkesini sevse NATO’yu çağırmazdı. Eğer bu talkshowcunun düşük zekâsından söz etmiyorsak yaptığı vatan hainliğidir. Batı kulağına neler fısıldadı, bilemiyoruz! Ama yurdunu seven bir insanın ABD-Rusya kapışmasını ülkesinde istemezdi. Böyle bir savaş birkaç milyon yurttaşının ölmesine, birkaç milyonun da yurdunu terk etmesine neden olacaktır. Kentler yaşanmaz hale gelecektir. İnsanlar savaşın ne olduğunu ancak savaş bittiğinde anlarlar.
Hegemonyacı emperyalizm ve büyük devlet şovenizmi hiçbir halka barış, huzur ve refah getiremez. Tam tersine onları birbirine düşürür, düşman kuklalar haline sokar, sömürür ve böler.
Silahlanma yarışını sürdürmek güvenliğe ve barışa değil, savaşa, sömürüye ve yoksulluğa yatırım yapmaktır. Soğuk Savaş döneminden kalma NATO barışın, bağımsızlığın ve insan haklarının koruyucusu değil, ABD emperyalizminin dünyaya hükmetmek için kullandığı bir savaş örgütüdür.
Ne yazık ki günümüz dünyasında büyük devletlerin başlattığı ve körüklediği silahlanma yarışı sürüyor. İrili ufaklı kukla devletlerin şiddete dayalı, içte baskıcı, dışta biatçı politikaları bu yarışı azdırıyor. Toplumları manen ve zihnen zehirleyen ırkçı milliyetçilik ve barbar dincilik de halklar arasındaki farklılıkları kaşıyıp kışkırtıyor, husumeti derinleştiriyor.
Bu olumsuz koşullarda savaşı yeryüzünden silmek ve barışı egemen kılmak, insanlığın erişmesi gereken en büyük ütopyası olarak duruyor. Bize düşen bu ütopyaya sıkı sıkı sarılmak, onun gereğine uygun davranmak ve her türlü savaş kışkırtıcılığına da, şiddet yoluyla halkları dize getirme ve topraklarını işgal etme hoyratlığına da hayır diyebilmektir. Çünkü sömürüsüz, baskısız ve uygar bir geleceğin yolu barıştan geçer.
Bu anlayış içinde;
Her fırsatta dünya halklarının canı ve kanı üzerinden hegemonya yarışını sürdüren ABD ve Rusya’yı, 1991'de varılan mutabakata rağmen Rusya’yı kuşatmak için pervasızca genişleyen NATO’yu, Ukrayna’daki Nazi kalıntısı ırkçı milliyetçi damarı pohpohlayan, silah satarak destekleyen, şımartan ve böylece onu Rus işgaline çanak tutan davranışlara itekleyen her türlü dış kışkırtmayı kınamak insanlık görevidir.
Ukrayna halkına yaşatılan acının ve tüm dünya için riskler taşıyan bu savaşın en az kayıpla son bulmasını diliyorum. Barış için çok sayıda akıllı insan gerekir, ancak savaş için tek bir aptal yeterlidir. Savaşı önce beyinlerimizden çıkarmalıyız. Sonrası kendiliğinden gelir. İnadına barış!
Başka ne gelir elden!
Ve Rusya’ya karşı NATO’yu savaşa çağırmak, “NATO Suriye’ye girsin” demeye benzemez. Bu doğrudan doğruya yeni bir felakete çağrıdır. Üçüncü dünya savaşını başlatmaktır.
Türkiye’de hayvancılığı sorumsuzca yok edip et ithal etmek, tarımı öldürüp hububat ithal etmek durumlarını yaşatan hesapsızlık, savaş çağrılarında hiç kabul edilemez.
Hatırlatmakta fayda var: Türkiye’nin tek adamı, NATO – İran geriliminden Sünni – Şii savaşı çıkarmak için de uğraşmıştı. Neyse ki savaş düğmesi elinde değil!