Değerli okurlarım, bizler Türkiye Cumhuriyeti’ni demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak biliriz. Türk pilisine güveniriz! Öyle değil mi?

Ama geçtiğimiz günlerde İstanbul/Büyükada’da Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Zabıta görevlileri arasında şaka gibi bir olay yaşandı. Nasıl mı?

Biliyorsunuz, TÜGVA İstanbul merkezli Türkiye Gençlik Vakfı’dır. Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın vakfın yüksek istişare kurulunda yer alması ve il temsilciliği açılışının bizzat kendisi tarafından yapılması vakfın medyada Bilal Erdoğan’la anılmasına sebep olmuştur.

Hatırlatmakta fayda var: TÜGVA, İstanbul/Büyükada’da AKP döneminde İBB’ne bağlı Büyükada İskelesi’nin yüksek bedelli olmasına rağmen 10 yıllık kontratla 2.000 TL’ye kiralanması, TÜGVA’nın da iskeleyi özel davetler için bir anonim şirkete kiralaması kamuoyunda tepki çekmiştir.

Ayrı olarak da son seçimlerde belediye CHP’ye geçince kiranın ödenmemesi sebebiyle mahkemeye başvuran İBB, mahkemeyi kazanmıştır. TÜGVA aleyhine tahliye kararı verilmiştir.

Ancak tahliye kararına uymayan TÜGVA görevlileri yüzünden polis ile İBB Zabıta ekipleri arasında gergin anlar yaşanmıştır. TÜGVA yöneticileri, Büyükada Vapur İskelesi’ni mahkeme kararına rağmen boşaltmayarak tahliyeyi engellemiştir. Oysa tahliyenin önünde hiçbir hukuki engel yoktur. Devletin polisi, mahkeme kararına rağmen, İBB’ye karşı TÜGVA’yı savunmuş ve idari usullere aykırı davranmıştır. Bu Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış bir olaydır.

Hâlbuki polis teşkilatının kuruluş amacı; yurt içinde huzur ve nizamın temini, vatandaşların can, mal, ırz güvenliğinin sağlanması ve korunması, suç işlemeye yönelik davranışların önlenmesi, sanıkların yakalanarak adalete teslim edilmesi şeklinde sıralanabilir.

Polisin görevi ise, vatandaşı ve kamu düzenini korumaktır. Buna karşın polis, İBB’ne ait taşınmazın mahkeme kararı doğrultusunda tahliyesini sağlaması gerekirken, mahkemenin tahliye kararını uygulatmama konusunda direnmiştir. Belediye’ye bağlı zabıta görevlilerini değil, sahipleri tahmin edilebilecek bir anonim şirketin figüranlarını korumuştur.

İstanbul/Büyükada’da müthiş bir devlet ve ciddiyet krizi yaşanmıştır. TÜGVA, devlet içinde yeni bir yapılanma modelidir. Devlet içinde kadrolaşma tehlikesi yine gündemdedir. Polis, Büyükada’da kamu görevlisi gibi davranmamış, devlet içindeki yeni yapılara arka çıkmıştır.

Aslında polisin, İBB’ye karşı TÜGVA’yı savunması ve şehir eşkıyalarını koruması Türk Ceza Kanunu’na göre suçtur. Bunu yapan tüm kişi ve kurumlar hakkında hukuki süreç başlatılması gerekir. Bu durum ayrıca, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Beştepe’deki sarayda kırık sandalye vermekten de çiğ bir davranıştır. İktidarın her şeyi, o sandalye gibi çürük.

Biz, Türkiye Cumhuriyeti’ni hukuk devleti olarak bilsek de, aslında Türkiye’de otokratik bir yönetim var. Otokratik yönetimlerin temel özelliği ise, yönetimlerin halk adına karar vermesi, kendine göre iyi, doğru ve güzel olanları dayatması, buna karşın halkın sorunlarını çözümlemeyi de üstlenmesidir.

Bu ülkede artık halkın sorunlarını düşünen yok, hukuk yok, adalet yok; sadece vakıflar ve cemaatler var. Polis, vatandaşların can, mal ve ırz güvenliğinin sağlanmasında zafiyet gösteriyor. Ne acıdır ki polis, suç işlemeye yönelik davranışları önleyeceğine devlet içindeki paralel yapılara oluyor.

Lamı cimi yok! Büyükada’da devlet ciddiyeti ayaklar altına alınmıştır. Neyse ki araştırma şirketleri iyi haberler veriyor! AKP oyları eriyor. Tünelin ucunda ışık görünüyor. Defalarca yanlış girilen PİN kodundan dolayı ülke bloke olmuştur. Doğru kod: 1923’tür.