Diyarbakır Barosu’nca yapılan açıklamada geleneksel kıyafet giyen 5 yaşındaki iki çocuğa gözaltı uygulandığı belirtildi. Açıklamada, “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği” kapsamında 12 yaşından küçük olan çocukların suç nedeniyle yakalanamayacağı ve suç tespitinde kullanılamayacağı açıkça belirtildiği halde 5 yaşındaki çocuklara yakalama ve gözaltı işlemi yapılarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ihlal edildiği iddia ediliyor.
Oysaki 5 yaşındaki çocuğa çocuklara gözaltı yapılamayacağını herhangi bir kanun ya da tüzük veya yönetmelikte okumak gerekmez. Bunu anne ve babadan öğrenmek de gerekmez. Böyle bir abukluğu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne de kimse yazmaz.
Bu kadar mantıksız bir şeyin Diyarbakır’da polisler tarafından yapıldığını duyan dünyadaki herkes şaşkınlık geçirir. Ama bu tür hukuksuz iş ve işlemler ülkemizin gerçeğidir. Diyarbakır’da yaşanan bu olay, Türk polisinin zihnine aşırı işlenmiş bir nefretin yarattığı cinnettir.
Doğu insanı sürekli çocukları ezen bu nefretin yönettiği ahlaksızlığa şaşırmıyor. Bu tür olayları vakayı adliyeden sayıyor. Aslında nefret hem aptalca bir şartlanma hem de ahlak dışıdır. Buna zaten toplumda var olan ganimet kültürü eklenince yağmacılık ve tecavüz gibi şeyler de devreye giriyor.
Böyle bir düzeyin 5 yaşında 2 çocuğun geleneksel kıyafetler giydi diye gözaltına alınmasına şaşmamak gerekir. Çünkü bizler mantık gereği ülkeyi yönetenlerin yurttaşlarına düşman olmaması gerektiğini düşünenlerdeniz. Oysa onların mafya ile nasıl iç içe oldukları bazı itiraflar sayesinde görülmüştür. Sözü edilen mafyalarla çocuklarını ortaklaştırdıkları da görülmüştür.
Bu nedenle de, kendi anladığımız manada mantık aramayız. Çünkü onların dünyası yaptıklarını gizlemek için düşmana ihtiyaç duyar. Hiç şüphesizdir ki Kürtler bu konuda kurban seçilmişlerdir. Tıpkı ABD nasıl Ukrayna’da yaşananlara çözüm istemezse, bunlar da Kürt meselesinde çözüm istemezler. Halkın kulağındaki küpeye kadar bir çark polislerin işine gelirken, kendileri de uyuşturucu işini kotarıyor. Demek ki mantık ile etik uyuşmayabiliyor.
Vicdan herkeste olan bir şey değildir! Daha doğrusu vardır da kaybedilebilir. Eğer bu insanlardan biri ile yolunuz çakışır, yaptıklarını etik yönden eleştirirseniz, “Boş ver böyle romantik lafları, bu millet dayaktan anlıyor…” tarzı laflar ederler. Çünkü “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır…” gibi mantıksız sözler söylerler. Aslında tüm yaptıkları vatan hainliğidir.
Çünkü vatan, bu ülkenin yurttaşları üstünde yaşadığı için vatandır. Etik ise evrenseldir. İnsan hakları dediğimizde bunların savunması geleneğimize de uymuyor. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi de Çocuk Hakları Beyannamesi de etik bir metindir. Eğer bunlarda geleneğimize uymayan bir şey varsa, o zaman geleneğimiz yanlıştır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi de Çocuk Hakları Beyannamesi de tüm dünya ülkelerince kabul edilmiştir. Bunların yazılı her maddesini tek tek sorarsak, kimse açıkça ‘buna karşıyım’ diyemez! Bunların nesi geleneğimize uymuyor? Yaşama hakkı mı? Ahlak kokuştuğu zaman bazılarının vicdanı kaybolur; çocuklara tecavüz eder, çocukların üstüne panzer sürer, kırda yürüyen çocuğu roketatara hedef canlı hedef yapar ve 5 yaşındaki çocukları gözaltına alır.
Çünkü bu vicdansızlar, bu tür ahlaksızlıkları yaptıkları zaman faşist partinin genel başkanı gibi ‘alnından öpen’ başka ahlaksızlardan da destek alıyorlar!