Dinimiz kibir değil hoşgörü ve merhamet dini. Şeytanı bile Allah’ın huzurundan kovduran kibir, neden insanların arasına nifak tohumu serpmesin ki? Bu duygu insana, yüksekte olduğu hissiyatını aşılamakta hemen ardından alaşağı etmekte.

İnsanlar, farklı görüşlere sahip olanlara da saygı duymalı. Kendi inancının üstünlüğü nedeni ile kibirlenmemeli. Bunun için hoşgörü çok önemli. Onlarca inancı barındıran ülkemizde, inanç farklılığı nedeniyle; birbirimize saygımızı kaybetmemiz demek, ülkemizin altına fitili ateşlenmiş dinamit koymak ile eşdeğerdir bence. İnançlarda birbirine saygısızlık, kutuplaşmayı getirir ki; bu da bölünmüş ya da yok olmuş bir millet demektir. Bu konuda Libya, Mısır, Irak ve Suriye örnekleri çarpıcıdır.

Farklı görüşte olanların, anlaşabilmelerinin püf noktası, her konuda muhabbet edebilmeleri ancak inanç gibi hassas bir konuya değinmemeleri ya da o konuda birbirlerine saygılı davranmalıdır. İman konusu hariç tartışılabilecek, yeteri kadar konu mevcuttur. Zıt görüşlere sahip olsalar bile, iki kesim de insani konular yönünden, ortak paydada buluşabilirler. Belki de birbirlerine daha çok hümanist yaklaşımda bulunmayı denemeliler. Mevlana’nın ‘insanlık dersi’ kokan bir görüşü de bunu destekler; “Gel, ne olursan ol yine gel”

Her kesimde; görüşlerinde ılıman olan, olgun kimseler mevcuttur. Ancak maalesef görüş ayrılıklarında kontrolünü kaybedecek kadar olgunlaşamamış kişiler de var. Bunlar birbirlerinin fikirlerini çürütmek için, karşı tarafa düşmanca davranabilmekte. Oysa güzel dinimiz bir ayette, “Dinde zorlama yoktur” buyurmuyor mu? Tabi bu durum tek taraflı olmamalı. Diğer inançlara sahip kimseler de buna riayet etmeli.

İnsanlar, bazen aşamadıkları egoları yüzünden, aynı görüşe sahip insanları bile ezmeye çalışabiliyor. Bu durum da din kardeşinin, kendi dinini bile sorgulamasına sebep olabiliyor.

Herkesin kendine özgü, mükemmel olarak nitelediği bir inancı ya da inanma şekli mevcut. Kimisi kendini ateistlikle özdeşleştiriyor, kimisi de hak dinlerle vs., vs. Ben Allah’ına ve peygamberine bağlı, ancak bunu gösterişe çevirmekten sakınan nice insanlara rastladım. Onların davranışları bizlere örnek olabilir. Bir önemli husus da şu: “Herkesin inancı kendine göre doğrudur”. Empati kurmak, başka inançları da doğru olarak algılamamızı sağlayacaktır. Acaba bir Budist olarak doğsak, hayat felsefemiz nasıl olacaktı? Veya bir Hristiyan!

Nitekim Fatih Sultan Mehmet:

“İnsanlara; Dinin ne? Namaz kılıyor musun? Oruç tutuyor musun? gibi, Allah’ın soracağı sorular sormayacaksınız! İnsanlara, aç mısın? Ne ihtiyacın var? Bir sorunun var mı? gibi, kulun kula soracağı sorular soracaksınız” diyerek, bu gibi tartışmalara son noktayı koymuştur.

İslam dininde, Allah katında, kademe kademe inanmışlık vardır. Eğer daha bilgili kesim, egosu ile diğer kesimleri ezmeye kalkarsa; bu durum onların eksik karakter yapısının göstergesidir. Kanaatimce böyle davranışlar, İslamiyet’te olduğu gibi her inançta da kibre girer. Unutulmamalıdır ki, şeytan da ileri derecede ilim sahibi olmasına rağmen, kibri yüzünden lanetlenmiştir. Hiçbir inanç (üstünlüğünden şüphe etmediğimiz öz dinimiz bile), kibirlenme sebebi olmamalıdır. Dinimizi anlatmada yaklaşım tarzı çok önemlidir. İslam dinini merak edenler veya dini mertebelerini ilerletmek isteyenler bulunmakta. Ancak, olumsuz dini yaklaşımlar yüzünden, İslamiyet’ten soğumaktadırlar onlar. Olumsuz etkiyi oluşturan kimselerin, bu vebalin altından kolay kalkabileceğini düşünmüyorum.

İbadetlerini eksiksiz yapan ancak iç dünya olarak (temiz düşünce, samimiyet, dürüstlük, Allah’a teslimiyet vb.) konularda eksiği haddinden fazla olan ve dindar sayılan milyonlarca insan bulunmakta. “Bunların ibadetleri ne derece makbul olmakta?” Bu da çok bilinmeyenli bir denklem gibi görünmekte. Unutmamalı ki “Allah her şeyi bilendir”, içimiz de dahil olmak üzere.

Birbirimizin inancını sorgulamak konusunda haddimizi aşmamalıyız. Bu konuda yardım isteyenlere veya ihtiyaç duyanlara İslamiyet’ten soğutmayacak oranda yardım etmeliyiz.

Bana inancımın gereğini uygun bir dille öğretene saygılıyım ve dinlerim. Ancak eksiklerimi yıkıcı cümlelerle anlatana da saygı duymuyorum ve karşıyım. Her nedense marjinal kişilerin, İslamiyet’i kötü tanıtacak izlenimlerle, Müslümanlığın ilerlemesini6 engellediklerini düşünmekteyim.

Müslüman olduktan sonra Cat Stevens, Yusuf İslam adını almış ve;

“Eğer İslam’ı Kuran’dan değil de Müslümanlardan öğrenseydim, eğer Kuran’dan önce Müslümanları tanısaydım asla Müslüman olmazdım” demiş. Onun bu sözü, dinimiz ile ilgili konularda, dikkatsiz davranışlarımızın çokluğuna işaret etmekte. Bu söz üzerine dinimizi uygulama konusunda, eksiklerimizin farkına da “fazlası ile” varmalıyız.

İnancımızın verdiği güç ile, gemileri karadan yürütebiliyor, dünyaya söz geçirebiliyoruz. Ancak dini bir kaos ortamının parçalanmamıza hızlıca sebep olabileceği unutulmamalı. Her zaman dediğim gibi; en güçlü yanımız dinimiz, en zayıf yanımız da dinimiz! Güzel İslamiyet’imizin hangi yanını yaşamamız gerektiğini dikkatlice düşünmeliyiz.

Saygıdeğer dinimize bir de farklı taraftan, anlattığım hususlar yönünden, yaklaşılması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü dar bakış açımızın, genişletilmeye oldukça ihtiyacı var.