Türkiye’nin güneyinde, ilgi çekici özellikleri bilinen ama yeterince markalaşamamış bir kentimiz Hatay. Bu ilin kültürel zenginlikleri, asırlar hatta binyıllar boyunca artarak, bu günkü seviyesine ulaşmış. İnsanları, farklı kültürlere uyum sağlama ve onlarla kaynaşma konusunda yetenekliler. İl, buna da bağlı olarak, sağlıklı bir toplum görüntüsü çiziyor. Suç işleme oranı, toplum baskısı, agresiflik gibi olumsuz nitelikler düşük düzeyde.
Zaten; ilk yapılan Anadolu Camisi’nin varlığı, (Habib-i Neccar Camii ), mozaik koleksiyonunda dünya birinciliği, 14 km’lik Dünya’nın en uzun sahili (Samandağ), ender bulunan bitki türlerine sahipliği, cami-kilise-havra ve manastırların varlığı vs. bile yeterince ilginç kılıyor burayı.
Hatay’da Arapça ve Türkçe dilleri iç içe geçmiş karma bir dil gibi kullanılmakta. Hatay’ın diğer güney illerinden önemli bir farkı da rüzgâr yoğunluğunun fazla olması ve bu durumun iklimi etkilemesidir. Bu nedenle de yaz günleri daha az rahatsız edici geçer.
“Turizm potansiyeli” fazla olmasına rağmen; bu sektör, sağlıklı ve yeterli olarak işlemiyor kentte. Turizm konusunda yeterli üretkenliğin sağlanamadığı anlaşılıyor. Tanıtım olarak da yetersiz kalınıyor. Hatay’ın altyapı eksikliğinden kaynaklı ve geçmişten beri çözülmemiş trafik problemi de var. Hatay’da çok sayıda araç var trafikte. Sonuçta Hatay trafiği, yoğun araç akışını kaldıramıyor. Bu problemin çözümü ise etkili projeler üretilmesine ve maddi kaynakların bulunmasına bağlı.
Şehir, hayat görüşü olarak da farklı inançlar ve etnik yapıları, yansıtıyor ve uzantısını oluşturuyor. Bazen şehir sakinlerinin hayata bakış açıları, zıtlaşmakta birbirleri ile. Bu yüzden ilin gelişimi, olumsuz yönde etkilenmekte. İnsanlar, şehirlerinin gelişimi hususunda bile görüş birliği sağlayamıyor. Bu konuda en büyük kaybı da yine kendileri yaşıyor.
Bunlar Hatay’ın teknik sayılabilecek ayrıntıları diyebilirim. Ama Hatay’ı diğer illerden farklı kılan, çok önemli başka özellikleri mevcut.
Hatay kültürünü, doğu ve batı kültürlerinin kesişim noktasında bir yerde görmekteyim. Bölgeleri nitelerken, ülkemizin batısına “beyaz renk”, doğusuna da “siyah renk” denirse, Hatay’a “gri renk” demek doğru olur. Çünkü iki tarafa da yakınlığı vardır. Aynı zamanda buradaki oluşum; iki farklı kültürün, (özellikle) iyi niteliklerini almış gibidir.
Burada ilk gözlemlenen şeylerden biri de Hatay esnafının “eğitimli esnaf” sınıfında olması. Onlar, yapışkan, kazıkçı ve günü kurtarma peşinde görünmüyor. Oldukça profesyonel ve müşteri memnuniyetini de gözeten bir yapıdalar; bazı esnaflarımızın aksine.
İnanç ve milliyet çeşitliliğinden kaynaklı kozmopolit yapıya rağmen, insanlar arasındaki ilişkilere, “soğukluk” olarak yansımıyor bu durum. Kozmopolitlikle beraber, insan ilişkilerindeki sıcaklık, rahatlığını arttırıyor buranın. Hatay insanı, kentlerine yeni gelen insanlarla da hemen kaynaşıyor. Farklı şehir ve kültürden birçok insan, yerleşmek için burayı tercih ediyor. Burası yerleşip, sakin bir hayat sürmek için, ideal bir yer olarak çıkıyor karşımıza. Pahalı sayılabilecek bir il de değil Hatay. Bu şirin kent, Akdeniz iklimine sahip olduğundan, ayrı bir çekiciliğe sahip. Sert mevsimler yaşamak, söz konusu değil.
Hatay, tıpkı sahip olduğu tarihi mozaik koleksiyonundaki gibi; “inanç çeşitliliği ve onların ibadethaneleri”, özellikleri ile de başı çekiyor. Bu kadim kentte Müslümanlar, Hristiyanlar (Ortodoks, Protestan, Katolik) ve Yahudiler hoşgörü çerçevesinde aynı havayı soluyorlar. Belki de kalabalık inanç mozaiğinin derinlerinde, göremediğimiz başka din mensupları, dünya ve ileriki yaşamları için uğraş vermekteler.
İslamiyet ve dinlerin tümü için; diğer inançlarla olan olumlu ilişkiler, tabi ki çok önemli. Ancak; bir ayrıntı önem kazanıyor bu topraklarda yine. Müslümanlar, diğer inançlara karşı gösterdikleri saygı ve hoşgörüyü, kendi dindaşlarından esirgeyebiliyor zaman zaman. Aynen tüm Türkiye’mizde olduğu gibi…
Beldenin insanları, stresli ve agresif değiller. Burada rahat ve mutlular; aynı zamanda, çalışkan ve üretken bir yaşama da sahipler. “Baskıcı, rahatsız edici, saygısız tavırlar” öz kültürleri ile uyuşmuyor. Buraya gelip yerleşen insanların da olumlu duygulara sahip olmalarına ve hayatlarını sürdürmelerine destekler.
Fransız sömürgesi olmaktan kurtulup, bağımsızlığını kazanan Hatay Devlet Meclisi, 29 Haziran 1939 tarihinde, Türkiye’ye katılmak için karar almış. Daha o zamandan Hatay insanları, milletimize bağlılıklarını ispat etmiş. Bu yüzden; “Hatay’ın milliyetçiliği” aşikâr olduğundan, fazla tartışılmaz Cumhuriyetimizde.
Hataylılar, ülkemizce unutulup ihmal edildiklerinden yakınıyor. Doğal ve kültürel zenginlikleri, içeriğindeki din-ırk çeşitliliği, sevecen insanları ve her konuda yüksek gelişme potansiyelli yapısı düşünülünce; Halkın, haklılık payının fazlaca olduğunu düşünüyorum. Hatay, Türkiye ve dünya üzerinde daha iyi bir yere sahip olabilir. Gerek insanları gerekse tarihi ve doğal dokusu olarak, bu yeterliliğe sahip ve bunu da fazlasıyla hak ediyor.
Buraya yerleşeli iki ay kadar oldu. Yerimi benimseyip, tanımaya çalışmaktayım. Buranın yeni bir eğitmeni olarak, ufkumun daha da genişleyeceğini umuyorum. Yeni mekanımda ilk tespitlerim ve fikirlerim bunlar. Yeni tanıyanlar ve yerleşenler için olumlu bir izlenim bırakıyor başlangıçta burası. Zaman içinde; bilinmeyen hangi nitelikleri, (olumlu veya olumsuz olmak üzere) görünür hale gelir? Hakkındaki fikirlerim ne derece değişir? Bilinmez…