Bizler birer yetişkin olarak duygularımızı anlama, yorumlama ve ifade edebilme yönünden oldukça zengin bir deneyim ve bilgi birikimine sahip olmamıza rağmen sık sık anlaşılmadığımızı veya kendimizi anlatamadığımızı düşünürüz. Aslında bunu yapabilmemiz için gerekli olan ve izlememiz gereken 3 adım mevcut; duygumuzu tanıma, duygumuzun sebebini yorumlama ve duyguyu aktarma.Konuyu kısa bir örnek ile biraz daha somutlaştırmak istiyorum.

Doğduğu andan itibaren annesinin göz bebeği olan Ali, bir kardeşi olacağını öğrendiğinde doğuştan getirdiği temel duygulardan biri olan ‘mutluluk’ ile karşıladı bu haberi. Aylar sonra kardeşine ilk kez dokunacağı günü sabırsızlıkla bekleyen Ali, onu kucağına ilk aldığı anda farklı ve yeni bir his ile karşı karşıya olduğunu biliyordu fakat bu his neydi? Anlamlandırması için biraz daha vakit gerekiyordu. Kardeşinin hayatlarına girmesiyle beraber Ali, artık eskisinden daha az oyun oynayabiliyor, annesiyle daha az vakit geçirebiliyordu. Çünkü Ali’nin artık ‘Sorumluluk’ alması gerekiyordu. Ali’nin tek problemi eskisine göre daha fazla sorumluluk alması değildi, önceden günün neredeyse tamamını annesiyle vakit geçirerek tamamlayan Ali artık annesiyle sadece yemek ve uyku zamanında tam anlamıyla iletişim kurabiliyordu. Bu durum Ali’de bir huzursuzluk yarattı ama neden? Biraz düşününce kardeşi olmadan önce daha güzel bir hayatı olduğuna kanaat getirdi. Belki de kardeşi onların hayatına hiç dahil olmasaydı annesiyle yine eskisi gibi vakit geçirebilecekti. Annesi Ali’den ziyade kardeşi ile vakit geçirmeyi tercih ediyordu. Küçük kahramanımız Ali daha önce hiç tatmadığı bir duyguyla karşılaşmıştı ‘kıskançlık’ bu duyguyla baş etmek gerçekten çok zordu. Adını koyamadığı, nedenini ve çözümünü bilemediği, kimseye ifade edemediği bu duygu Ali’nin okulda bazı sorunlar yaşamasına hatta arkadaşları ve öğretmenleri ile çatışmalar yaşamasına sebep olmuştu. Bu problemin temelinde yatan problem Ali’nin yaşadığı duyguyu anlamlandıramaması, yanlış yorumlaması ve ifade edememesiydi. Çünkü aslında Ali bu durumda yaşadığı hisleri ailesine aktarabilseydi ailesi Ali’ye bir kardeş sahibi olmanın sorumluluklarını, ağabey olmanın getirdiği güzellikleri ve yeni doğmuş bir bebek olarak kardeşinin bazı ihtiyaçları olduğunu anlatabilir, Ali’den bu konuda destek isteyerek sürece onun da dahil olmasını sağlayabilirlerdi.

Bu hikâye belki de birçok anneye ve babaya tanıdık geliyor olabilir. Çocuklar duygularını ifade edemedikleri zaman hırçınlaşır ve agresifleşirler. Yani aslında bütün o davranış bozukluğu, uyum problemi dediğimiz durumların altında duyguları tanıyamama ve ifade edememe problemi yer alıyor. Bu konuda neler yapılabilir?

Yapılabilecek en güzel şey aslında model alarak öğrenme yöntemidir. Şöyle ki; siz ebeveynler gündelik hayatta özellikle çocuğunuzla konuşurken veya eşinizle konuşurken duygularınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Tanımlıyor musunuz? Neden böyle hissettiğinizi açıklıyor musunuz? Ailecek yenen bir akşam yemeğinde sofradaki herkes o gün hissettiklerini paylaşmalı ve ona öyle hissettiren sebepleri aile bireyleriyle tartışmalı. Çok değerli sorular olan ‘Bugün nasıl hissediyorsun?’, ‘Sana böyle hissettiren şey nedir?’ çocuğunuzla yaptığınız sohbetlerden ve çocuğunuzun yanında eşinizle yaptığınız sohbetlerden eksik olmamalı. Sizden aldığı cesaret ve model alarak öğrendiği duygu ifadesi yöntemini kendisinin de uygulamaya başladığını zamanla göreceksiniz.

Unutmayın ki; Duygularını tanımayı ve ifade etmeyi küçük yaşta ailesinden öğrenen çocuklar ileri dönemlerde sosyal ilişkilerde çok daha başarılı olurlar