Geçip gitti zannediyoruz çocukluk zamanlarımızı… Edip Cansever, uyandırıyor bizi; “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk hiçbir yere gitmiyor” sözüyle…
Çocukluk zamanlarında her insan savunmasızdır, yaşadıkları karşısında. İncinmiş çocuk, güçlü kalmak, devam edebilmek için yoluna, o zamanlar ona iyi gelen yeni yollar keşfeder.
Duymamak için saklanmayı öğrenir bir dolap köşesine. Görmemek için bakmıyormuş gibi yapar. Olmamış gibi yaparsa geçip gider sanır, anlam veremedikleri.
Susarsa ya da tam tersi çok konuşursa saklandığını düşünür bir devekuşu misali.
Bazısı kaçarsa yakalanamaz sanır, bazısı boyun eğer teslim olur, bazısı yoğun bir telafi içine girer, baş etmeye çalışır. Hepsi de o zamanlar işe yaramıştır. Zihnimizin en ücra köşelerine saklamıştır incinen benliğimizi. Fakat o zamanlar bize iyi gelen tüm bu saklanışlar şimdinin zamanında yetişkin yaşamımızda içine düştüğümüz bir tuzak olup çıkmışlardır. Kaçmak, boyun eğmek, teslim olmak ya da büyük telafiler içine girmek yetişkinliğin büyük hatalarına, çıkmaz sokaklarına dönüşmüştür. Şimdiki seçimlerimize, bakış açımıza, hayallerimize yön veren incinen benliğimiz zihnimizin hala en ücra köşelerinde sıkışmış kalmıştır.
Ne çok duyduğumuz bir söz: “İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” sözü. Genelde de hep yaptığımız yanlışlar, girmememiz gereken yollar, dönmememiz gereken virajlardan sonra, acımasızca söylenir arkamızdan. Oysa insan, yedisinde aldığı yaralarından, yedisinde kaldığı acılarından devam ediyor, hayata.
Sustukça daha çok büyür, kaçtıkça daha çok gelir daha çok gelişir, anılar. Bir şekilde hatırlayamadığımızı sandığımız olaylar. Yani biz, yedisinde atıyoruz temellerini yetmişin.
Çocukken anlamlandıramadığımız şeyler duygu olarak içimize yerleşip kalıyor. Yani hiddetli çocuğun hiddetinde, öfkeli çocuğun öfkesinde hep bir kırılmış, incinmiş çocuk gizlidir ve bu çocuk yetişkin benin gökyüzüsü, hiçbir yere gitmeyenidir.
Madem çocuk/luk, bizim gökyüzümüz, madem ömür boyu bizimle o zaman yetişkin ben, kendi çocukluğunu da yanına alıp o sahnelerine yeniden bakma cesareti göstererek, anlam veremediklerine şimdi ve burada anlam vermeyi öğrenebilir. Sahneleri değiştirebilmek her ne kadar imkansız olsa da duyguları yeniden düzenleyebilir. İçine düştüğü tuzakları, anlam verdikleriyle ve sahiplendikleriyle doldurabilir.
Gökyüzünüzün anlamını keşfedebilmeniz ve kendi gökyüzünüze sahip çıkabilmeniz dileğiyle,